Yıl hüzün yılı…
Miladi
621 yılı…
Peygamberliğin onüçün'cü senesi…
Hicret'ten yaklaşık bir yıl önce…
Hicret'ten yaklaşık bir yıl önce…
Efendimizin(sallallahu aleyhi ve sellem)
hamisi( en yakın kollayıcı) amcası Ebu
Talib vefat eder…
Birkaç gün sonra müminlerin annesi, kıymetli eş Hz. Hatice vefat eder… O, Müslümanların ilki, Efendimizin(sallallahu aleyhi ve sellem) hanımı, yâr ve yardımcısıydı. O, Rabbine, cennetteki yüce makamına kavuşmuş ancak ayrılığı Muhammed aleyhisselâm’ın yüreğine derin bir keder bırakmıştı…
Birkaç gün sonra müminlerin annesi, kıymetli eş Hz. Hatice vefat eder… O, Müslümanların ilki, Efendimizin(sallallahu aleyhi ve sellem) hanımı, yâr ve yardımcısıydı. O, Rabbine, cennetteki yüce makamına kavuşmuş ancak ayrılığı Muhammed aleyhisselâm’ın yüreğine derin bir keder bırakmıştı…
Ebû
Talib’den sonra Mekke’de yaşamak mümkün değildi. Onun sağlığında Muhammed
aleyhisselâm’a yaklaşamayanlar, yokluğunda canavara dönüşmüştü. Efendimizin
yüzüne tükürüyor, öldüresiye dövüyor, Mescid-i Harâm’da boğmaya çalışıyor,
secdede iken üzerine deve işkembesi koyuyor, yapılmadık işkence, edilmedik
hakaret bırakmıyorlardı. Allah Rasûlü’nün kolu kanadı kırılmış, Mekke
sokaklarında yapayalnız kalmıştı.
Ve Taif… Resulullahın(sallallahu aleyhi ve sellem) en acı günü…
Resulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) Müslümanlara yeni bir yurt aramak kastıyla Taife gitmeye karar verir.
O
gün Nebi aleyhisselâm’ın yaşadığı en acı gündü. Yıllar sonra hanımı Hz. Âişe(ra);
Uhud’dan daha şiddetli bir zorluk yaşayıp yaşamadığını sorduğunda, Rasûl-i
Ekrem(sallallahu aleyhi ve sellem) Tâif’te başına gelenleri hatırlamış ve en büyük sıkıntıyı o gün
çektiğini söylemişti.
Taif’te
o gün neler olmuştu…
Yola
çıktığında henüz sabah olmamıştı. Elinde asası, yüreğinde umudu, yanında öz
oğlu kadar çok sevdiği Zeyd b. Hârise(ra) vardı. Tâif’e gidiyordu.Taif’liler
ise Allah Rasûlü’nü taşlıyor,
yolun iki tarafından da taşlar yağıyordu.Muhammed aleyhisselâm
yaralanmış, mübarek ayakları kanamaya başlamıştı. Ayaklarından akan
kanları görünce durup dinlenmek istedi, belki de düştü. O, düştüğünde zalimler
kollarından tutup kaldırıyor, yürümeye zorluyor ve O yürüyünce taş yağmuru
yeniden başlıyordu. Ciğeri beş para etmeyen insanlar bu acıklı sahneye kahkaha
ile gülüyorlardı…
Allah
Rasûlü(sallallahu aleyhi ve sellem) yürüyordu. Ayakkabıları kanla, yüreği acıyla dolmuştu. Tam elli
yaşındaydı…
Tâifliler,
Efendimiz aleyhisselâm’ı ve Hz.Zeyd’i(ra) şehrin çıkışına kadar taşladılar. Son
derece üzgün ve yaralı olan Peygamberimiz, şehirden üç mil uzaklıkta yol
üzerinde bulunan bir bağa sığınmak zorunda kaldı. İki rekât namaz kıldı.
Sonra ellerini kaldırarak Rabbine yalvarmaya, dua etmeye başladı…
Acıların
birbiri ardına geldiği bu seneye müminler ‘Hüzün Yılı’ adını vermişlerdi.Ve
hüzün yılında Rabbimiz EN SEVGİLİYE(sallallahu aleyhi ve sellem) teselli olsun diye yedi kat semada
Resulü Zişan la (sallallahu aleyhi ve sellem) ile buluştu. Rasûl-ü Ekrem Efendimiz(sallallahu aleyhi ve sellem) bir yönüyle Miraç
kapısını hüzün anahtarıyla açmıştır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder