22 Kasım 2014 Cumartesi

SAFER AYI VE İBADETLERİ (2014)


Aylardan Safer…

Safer ayı; Muharrem ayınının sona ermesiyle başlayan ayın ismidir. Dini ayların ikincisi olan Safer ayının manası ise; belaların 1.kat semaya gönderildiği felaket ayı olmasıdır.
2014 yılında  Safer ayı başlangıcı  ise 24 Kasım’a denk gelmektedir.  

Yine Safer ayında meydana geldiği söylenen hadiselerden bazıları ise şunlardır; Levhi Mahfuz’dan birinci kat semaya 320.000 bela iletilmiştir ve bu iletilen belaların her biri her sene bize gönderilecektir. Bu sebeple semaya iletilen belalardan birininde bizi etkilememesi ve bize belaların gelmemesi amacıyla safer ayını bol bol dua, namaz ve tesbihatla geçiririz.

Allahümme barik lena fi şehri safer vahdim lena bissaadeti vezzafer.
"Allah'ım safer  ayını hakkımızda hayırlı bereketli eyle.
Bu ayı hayırla zaferle tamamlamayı nasip eyle’’


Hadisi Şerifte La Safer der’’Safer ayı yoktur’’
Bunun açıklaması şudur:
Muharrem ayı haram aylardandır, müşrikler Muharremin haramlığını Safere tehir ederlerdi.Dayanamayıp Muharremi helal ederlerdi.Peşpeşe haram aylar zor gelirdi,yağma yapmadan duramazlardı.Bu sebeple Saferi haram ederlerdi.Hadiste bunu demek ister Muharremin haramlığını Saferde uygulamak yoktur.
İkinci manası da şudur: O zaman karında kurtçuklar var,insanı öldürür diye inanırlardı.Der ki bu hadiste kurtçuk yoktur insanı öldüren insanı Allah öldürür.
3,4 mana vardır…
Diğer bir hadiste ‘’Saferin uğursuzluğu yoktur,hastalık bulaşması yoktur,aslandan kaçar gibi cüzamlıdan kaç.’’der.
Burda da mana direkt olarak anladığımız şekilde değildir.Hastalık bulaşması yoktur demek hepsinde Allah yeni bir yaratılışla yaratıyor çünkü bir hadiste’’O ona bulaştırıpta bir şey yaratmaz’’diyor.Kısacası Allah bulaşmayı sebep eder ama yenisini yaratır,diğerindeki hastalık devam etmez diyor.

Safer ayında sıkıntılar olduğu hadislerle sabit değildir fakat  evliyaullahtan rivayet edilmiştir,tüm meşayıh doğrular.
Bütün evliyaullah rivayet ediyorlar; her sene gökten 320.000 bela inmeye başlar, hepside Saferin son çarşambasına rastlar.Duasını okuyan güvencededir.

Hadislerde geçen belalar Çarşamba günüdür. Tırnak kesilmesi,kan alınması…iyi değildir fakat dinimizde uğursuzluk diye bir şey yoktur. Sözkonusu olan çarşambanın uğursuzluğu da Müslümanlar için değildir, gavurlar için, düşmanın helakı için, beddua içindir…Hendek muharebesinde Resul-u Zişan 20,25 gün dua etti düşman gitmedi, enson Çarşamba ikindi namazından önce dua etti ve soğuk bir rüzgar geldi düşmanı alt üst etti.

‘’Her ayın son çarşambası uğursuzluğu devam eden çarşambadır.’’ Taberani
‘’Çarşamba uğursuzluğu süregelen bir gündür.’’
‘’Cüzzam hastalığı, alaca hastalığı ancak Çarşamba günü belirir,başka gün çıkmaz.’’İbni Mace
‘’Azap olan her kavim Çarşamba azap olundu.’’İbni Abbas
Ad kavminin helakı da saferin son haftası Çarşamba başlar. Ayette der ki ‘’Biz Ad kavmine çok kuvvetli kasırgalı rüzgar gönderdik,uğursuzluğu süregelen bir günde… ‘’
Her Salı akşamı belalardan korunmak için:
100 besmele, 100 ya halık, 100 “Sübbuhun Kuddüsün Rabbüna ve Rabbülmelaiketi verruh”, 100 vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyül azim
Sübbuhun Kuddüsün Rabbüna ve Rabbülmelaiketi verruh : Allah-ü Teala bütün noksan sıfatlardan münezzeh ve mukaddestir. Meleklerin ve Ruhun Rabbidir.
Her Salı akşamı belalardan korunmak için okunan bu duaları saferin salılarında da okuyalım inşallah.

Safer ayının ilk gece namazı:

Yatsıdan sonra vitirden önce 4 rekat namaz kılınır.Selamdan sonra 70 kere ‘‘sübhanallahi velhamdülillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber, vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyül azim’’
Kılınışı:
1.  rekatta 1 fatiha, 11 kafirun
2.rekatta 1 fatiha, 11 ihlas
3.rekatta 1 fatiha, 11 felak
4.rekatta 1 fatiha,11 nas

Safer ayının ilk Çarşamba namazı:

Sabah namazından önce 4 rekat namaz kılınır.
Her rekatta 1 fatiha + 17 kevser + 5 ihlas + 1 felak + 1 nas
Selam verdikten sonra selam ayetleri okunur.
Selam Ayetleri;
(Son Çarşamba gecesi de okunur  mümkünse saferde hergün okunur.)

1. En’am/54

2. Ra’d/24

3. Nahl/32

4. Meryem/15

5. Meryem/33

6. Meryem/47

7. Taha/47

8. Neml/59

9. Kasas/55

10. Yasin/58

11. Saffat/79-80-81

12. Saffat/110-111

13. Saffat/120-121-122

14. Saffat/130-131-132

15. Saffat/181

16. Zümer/73

17. Kadir/5



Safer ayının son Çarşamba namazı
4 rekat namaz kılınır.
Her rekatta 1 fatiha + 17 kevser + 5 ihlas + 1 felak + 1 nas
Selamdan sonra 7 istiğfar ve şu dua okunur:




Yine saferin son çarşambasında gündüzünde ve ya gecesinde 2 rekat namaz kılınır:

2 rekatta da 1 fatiha + 11 ihlas okunur.

Namazdan sonra 7 istiğfar, 11 salatı tüncina okunup sonlarında ise ‘’inneke ala külli şeyin kadir’’ denir. Sonra şöyle dua edilir:

‘’Beni ve ailemi ve bilcümle müminleri yer ve gök afatlarından ve cemi belalardan muhafaza buyur Yarabbi’’
Safer ayının son çarşambasında tekrarlanmasında hayır olan dua:



Salatı Tüncina: "Allâhümme salli ala seyyidinâ Muhammedin ve ala ali Seyyidina Muhammedin salâten tüncî-nâ bihâ min cemî il ehvâli velâfât. Ve takdî lenâ bihâ cemîal hâ-cât. Ve tütahhirunâ bihâ min cemîs seyyiât. Ve terfeunâ bihâ indeke a'led derecât. Ve tübelliًunâ bihâ aksal gâyât. Min cemîil hayrat fil hayati ve ba'del memat. Birahmetike yâ erhamerrâhimîn. Hasbünallâhü ve ni'melvekîl, ni'melmevlâ ve ni'mennasîr. Guf-râneke rabbenâ ve ileykel masîr amin ya mucibi da'vât velhamdulillahi rabbil alemin."

Bu duayı okurken okuyamayanların adına da niyet edilir.



Son Çarşamba gecesi okunacaklar:
12 fatiha
100 besmele

100 bismillâhillezî lâ yedurru measmihi şey’ün fil’ardi velâ fissemâi ve hüvessemi’ul aliym.(Manası:Yüce Allah'in ismiyle hareket ederim. O yüce Allah ki, O'nun mübârek ismiyle hareket edildigi (O'nun ismi söylendigi) vakit, yerde ve gökte hiçbir sey okuyana zarar veremez. O yüce Allah, her seyi en iyi isiten ve en mükemmel bir sekilde bilendir. )

17 Kasım 2014 Pazartesi

NAMAZI HIZLI KILANLAR VE TADİLİ ERKAN...


Namazı hızlı kılmayın,kıldığınız namaz namaz değil…

Bunca kılmayan var demeyin bak Resulullah(sallallahu aleyhi ve sellem) ne diyor,’’Namaz kılmış olmadın’’diyor…
Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz, bir gün mescitte ashabıyla birlikte otururken, İslam ı yeni öğrenmiş bedevi bir zat girdi Rüku ve secdesini tam yapmadığı bir namaz kıldı

Sonra huzura gelerek selam verdi Resulullah Efendimiz selamını aldı ve
- Dön namazını tekrar kıl, buyurdu
O zat dönerek, önceki kıldığı gibi namazını tekrar kıldı Resul-i Zişan (sallallahu aleyhi ve sellem),
- Dön tekrar kıl; çünkü sen, namaz kılmış olmadın!, buyurdu
Bu hal üç defa tekerrür edince o zat:
- Ya Resulullah! Seni hak ile gönderen Allah a yemin olsun ki, ancak bu kadar biliyorum, doğrusunu bana öğretirmisin? dedi
Bunun üzerine Efendimi z (sallallahu aleyhi ve sellem):
- Namaz kılmak isteyince güzelce abdest al, kıbleye dön, iftitah tekbirini al, kolayına geldiği kadar Kur an oku, sonra rükua varıp sukunet buluncaya kadar dur Sonra başın büsbütün doğruluncaya kadar ayakta kal, sonra secdeye varıpmutmain oluncaya kadar dur, başını kaldırıp hareketsiz kalıncaya kadar otur Bunları bütün namazlarda böylece yaparsan namazın tam olur, bundan neyi eksiltirsen namazı eksiltmiş olursun, buyurdu

Bakın Ahmet Hocam ne diyor:
Geçen cuma biyerde namaz kıldım, tabi birde arkada kıldım, hoca sende arkada elalemimi gözetliyosun demeyin sakın!Ben orda oturuyodum yani, tesbih okuyodum cumadan sonra 7 fatiha, 7 ihlas, 7 felak, 7 nas var eskiden onları burda yaptırıyordum.
Onları okurken bakıyorum Allah Allah pat küt bi kılmaları gör ne oldu yav? 2 rekat kılamazdım millet sünneti kıldı, zuhru ahiri kıldı, vaktin sünnetini kıldı çıktı gitti.
Ama bütün cami öyle kardeşim var 200 300 kişi..Yavaş kılan var 3 4 kişi oda dede yani kılamıyor hızlı..Oda şey bozuldu lastikiyet bozuldu çekmiyor, oda böyle zor iniyor kalkıyor, o da gençler gibi olsa zıpkın gibi gidecek..
Namaz gitmiş kardeşim..Dedim eyvah, dedim eyvah, ya Rasulallah vay ümmetin haline şu namazları görse.Görmedi mi? Nasıl gördü adamı namaz kılarken?
Bir hadisi şerifte; Tavuk tane toplar gibi, karga leşi eşer gibi diyor, hadisi şerifteki tariflere bak!
Karga leşi eşerken gagalıyor ya böyle aynı yav böyle kılıyolar..Ruküye kalkmadan küt iniyor aşağıya, arada durmuyor kavme yok.Kavme nedir?
Ruküye kalktığında dimdik duracak, arkadan bakan onu kıyamda sanacak, Rabbena lekelhamd i ordayken diyecek..
O napiyor Rabbenalekel i kalkarken hamdi de inerken söylüyor ortada hiçbişey yok.İki secde arasında o kadar oturacak, beli doğrulacak, hareketleri sükunet bulacak, arkadan gelen onu tahiyyatta oturuyor zannedecek..
Tadili Erkan farz diyen var, vacib diyen var ama tadili erkansız kılınan namazın iade edilmesi gerektiğinde ittifak var.
O zaman Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ne buyurdu ona;
Korkmuyor musun be adam dedi ona, o namaz kılana dedi..
Bir hadisi şerifte:
‘’Sen bu şekilde namaz kılarken ölsen, kıyamet günü sana benim ümmetimden denmeyecek’’ dedi.
‘’Bu şekil namaz kılarken ölsen sen muhakki Muhammed Ümmetinin(sallallahu aleyhi ve sellem) dinin dışında ölmüş olacaksın’’yani kafir ölmüş olacaksın.

Kılmayana söylemiyor kılana söylüyor, kılmayanlar zaten mevzu dışında,onları konuya katamıyoruz zaten..Vay o namaz kılanların haline ki namazlarından gafildirler..
Ta abdesten, gusülden, tahareten başlarsan, namaz helada başlıyor afedersiniz, ordaki temizlikten başlarsan, biz bunları anlattık haftalarca sohbet ettik ama amel hemen unutuluyor değilmi?
Hocalar arasıra mutlaka tembih etmeleri lazımdır, hep aynı konuyu konuşuyor derler diye çekinmemeleri lazım, yine aynı konuyu tekrar tekrar söylemeleri lazımdır.
50 kişi namaz kılacak fakat 1 tanesi kabul olmayacak doğrumudur? Doğrudur.
Varmı öyle camiler?, varmı öyle cemaatler? ne 50 si ne 500 ü 5000 i dağılırda biri kabul olmaz.
Mevla nasıl kılarsan kıl demiyor..oda diyorki kabul etmese etmesin be töbe yarabbi..
Millet diyo caminin kapısından geçmiyo, meyhaneden çıkmıyo, ben geldim kılıyorumda benimkinide kabul etmeyecekmiş napim ben diyor..
Bak sapığa bak..Böyle sapıklarda var ha töbe yarabbi ya Rasulallah..
Senmi muhtaçsın Allah mı muhtaç?
O namazı kılıyorsunda Allah ın kesesine haşa birşeymi veriyorsun?
Rabbim kardan zarardan münezzehtir!Senin benim namazıma ihtiyacı yoktur..
Ya doğru kılın, yada kılmayın demiyorum, ya doğru kılın ikinciside aynı..Doğru kılacaksınız!!!

tadil-i erkan nedir?
Namazda rükû, rükûdan sonra ayakta durma, secde ve iki secde arasındaki oturmanın hakkını vererek, tam bir sukûnet içinde ve yerli yerinde mutmain olarak yapmak.
Allah Teâlâ Kur'an'da, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) de hadislerinde namazların gerektiği gibi kılınmasını özellikle belirtmiştir. Kur'an, namaz kılmayı ifade için "namaz kılmak" anlamına gelen "sallâ" fiili yerine "ekame" fiilini tercih etmiştir ki, bu kelime "hakkını vererek yapmak" anlamına gelmektedir. Hz. Peygamber de pek çok hadisinde bu konuyu işlemiştir.
Tadili erkanla ilgili hadisler:
*‘’Sen namazı böyle kılarken ölecek olsan kıyamet günü sana benim ümmetimden demeyecekler’’

*Farz namazı, teraziye benzer. Kim onu doğru tartarsa aynı muamele ile karşılanır.
Yezid er-Rakkaşî şöyle demiştir:
Allah Rasûlü'nün namazı, dizili inci kolyesi gibi intizamlı ve tartılı idi.
*Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
Ümmetimden iki kişi namaz kılmaya kalkarlar.Rüku ve secdeleri aynı olduğu halde namazları arasındaki fark yer ile gök arası kadardır.
Hz. Peygamber, bu mübarek sözü ile namazda bulunması gereken huşûa işaret etmektedir

*Allah Teâlâ rükû ve secdelerinde belini doğrultmayan bir kulun yüzüne kıyamet gününde şefkatle bakmaz.
*Ey Müslümanlar topluluğu! Rüku ve secdelerde belinizi düzgün tutu.. Rüku ve secdede belini düzgün tutmayanın namazı yoktur.
*Namazda yüzünü sağa sola çeviren kişi, yüzünün, Allah tarafından merkeb yüzüne dönüştürülmesinden korkmaz mı?
*Kim abdestine, secde ve huşûuna tam mânâsıyla riayet ederek herhangi bir namazı vaktinde edâ ederse, o namaz bembeyaz olarak Allah Teâlâ'nın huzuruna yükselip giderken, mânâ diliyle 'Benim hakkımı koruyarak edâ ettiğin gibi Allah da seni korusun!" der.
Vaktinin dışında ve abdestine, rükû, secde ve huşûuna riayet etmeksizin edâ eden bir kimsenin namazı ise, simsiyah olarak Allah Teâlâ'nın dilediği yere yükselinceye kadar mânâ diliyle 'Beni zayi ettiğin gibi Allah da seni zayi etsin!' diye beddua eder. Sonra da yükseldiği yerden paçavra gibi dürülerek sahibinin yüzüne çarpılır.
*Hırsızların en kötüsü namazından çalandır.
*İbn Mes'ud ve Selman-ı Farisî (r.a) şöyle demişlerdir: 'Namaz ölçektir. Kim onu tam ölçerse hakkını da öylece ölçüp alır. Kim onda hile yaparsa, o Allah Teâlâ'nın ölçü ve tartıda hile yapanlar hakkındaki fermanını bilmelidir'.
*Hadis-i Şerîf : Hiç namazı olmayan kimse, şudur; Tavuğun yerden topladığı gibi yatıp kalkar; ama rüku’unu secdesini tamamlamaz.
Bu son anlatılan o kimsedir ki; Namazı dürülüp bükülür, eski paçavra gibi yüzüne atılır. Ve kendisine şöyle denir;
- Namazını korumadığın için, Allah da seni korumasın.

Ağırdan alarak, namazı son vaktine kadar geciktirmek ve kerhen kalkarak, vazife savar gibi hemen farzını kılıvermek, -Allah muhafaza buyursun- insanı, münafıklığa götüren kötü bir haslettir. 
Alâ bin Abdurrahman anlatıyor: “Bir öğleden sonra, Enes bin Malik’in yanına gitmiştik. Enes, biz varınca hemen kalkarak, ikindi namazını kıldı. Namazını bitirince kendisine namazı erken kıldığını söyledik. O da niçin böyle erken kıldığını anlatarak şöyle dedi: “Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin şöyle buyurduğunu işittim: ‘O münafıkların namazıdır! O münafıkların namazıdır! O münafıkların namazıdır! Onlardan biri oturur, oturur, tam güneş sararıp batmaya yüz tutunca, şeytanın iki boynuzu arasına girince kalkar, kuşun yem toplaması gibi hızlıca dört defa yatıp kalkar, namazda Allah’ı da pek az zikreder.” (Muvatta, Kur’an-ı Kerim, 46; Müslim, Mesacid, 195)
*"Kıyamette- kulun ilk hesap vereceği şey namazdır. Eğer namazı kabul olursa, diğer amelleri de kabul olur; eğer namazı kabul olmazsa, diğer amelleri de kabul olmaz." (Bihar-ul Envar, c.79, s.136.)
*"Namazı hafife alan benden değildir."
*"Bizim şefaatimiz namazı hafife alana ulaşmayacaktır. "
*“Namazı hafife alanlar vallahi benden değildir ve havuzda asla yanıma gelmeyecektir.”
*“Farz namaz Allah katında bin hac ve bin makbul/iyi umreye denktir.” *“Namazlarınızı zayi etmeyiniz. Şüphesiz ki namazını zayi edenler Karun ve Haman ile haşr olur. Allah da onu münafıklar ile birlikte bir hak olarak ateşe atar.”
*“Namazı kılarken, son namazını kılan kimse gibi ol.” (Tam bir kalp huzuruyla namaz kıl; idam hükmünün infazından önce namaz kılan kimse gibi ol.)
Tadili erkana uyalım uymayanları uyaralım çünkü ‘’Birinin tadili erkansız kıldığını görsen de onu ikaz etmezsen aynı günaha ortaksın’’

SECDE NASIL YAPILIR?
Namazın farzlarından olan secde şöyle yapılır:

Rasûlüllah'ın, "Alın, iki el, iki diz ve iki ayak uçları olmak üzere yedi kemik üzerine secde etmekle emrolundum" (Tecrid-i Sarih Tercümesi, II, 847) hadisi gereğince sözü edilen yedi uzvun yere değmesi gerekir. Alınla birlikte burnun da değdirilip değdirilmeyeceği konusunda tam bir görüş birliği olmamasına rağmen; hadisi rivayet eden Abdullah b. Abbâs, Hz. Peygamber'in alnını gösterirken burnunu da işaret ettiğini bildiriyor. Bir başka hadisi de Ebu Said el-Hudri rivayet ediyor: "Rasûlüllah'ın halka kıldırdığı bir namazda, alnında ve burnunda çamur eseri görüldü" (Sünen-i Ebu Davud, II, 54).

Secde, rükudan doğrulduktan sonra yapılır. Hanefi alimlerine göre rükudan doğrulduktan sonra "Semiallahü limen hamideh Rabbena lekel hamd" denir ve ardından "Allahu ekber" diyerek secdeye gidilir. Ancak, değişik hadis-i şeriflerde, bunların dışında da duaların yapılabileceği ve hatta rükûdan sonraki duruşun kıyamdaki kadar uzun olabileceği bildirilmiştir. Bu konuya örnek olması açısından; Enes b. Malik diyor ki:

"Kısalıkta ve uzunlukta Rasûlüllah'ın arkasında kıldığım namaz kadar hiç bir kimsenin arkasında kılmadım. Rasûlüllah (sallallahu aleyhi ve sellem) 'Semiallahü limen hamideh' dediği vakit biz (içimizden) 'herhalde şaşırdı' diyecek kadar ayakta durur, sonra tekbir alır ve secdeye varırdı. İki secde arasında da biz, 'herhalde namazda şaşırdı' diyecek kadar otururdu" (Sünen-i Ebû Davud II,16). Cemaatle kılınan namazlarda "Semiallahü limen hamideh" sözünü imam açıktan söyler, cemaat ise bunu söylemeyip ardından sessizce "Rabbena lekel-hamd" der. Secdeye giderken, hadis-i şerif gereğince önce dizleri sonra elleri yere koymak gerekir. Rasûlüllah'ın bu konuda, ellerin dizlerden önce konulmasını emreden hadisleri varsa da, bunların daha sonra neshedildiği hakkındaki rivayetler daha güçlüdür. Ancak, İmam Malik, sözkonusu hadisler uyarınca secdeye inerken önce ellerin sonra dizlerin konması görüşündedir. Hanefi ve Şafiîler ise şu hadise göre amel ederler: "Vail b. Hucur'dan; Rasûlüllah'ı secde ederken dizlerini ellerinden önce koyduğunu, secdeden kalkarken de ellerini dizlerinden önce kaldırdığını gördüm" (Sünen-i Ebû Davud, II, 5):

Secdedeki duruş ve ne okunacağı: Secdede el ve ayakların kıbleye doğru olması gerekir. Yukarıdaki hadis gereği burun da dahil yedi uzuv aynı anda yere değdirilir. Göğsü ve dirsekleri yere değdirmemek, büzülmeyip kolları açık tutmak ve düz durmak sünnettir. Rasûlüllah buyuruyor:

"Sizden biriniz secde ettiği vakit ellerini köpeğin döşediği gibi döşemesin, uyluklarını bitiştirsin" (Ebu Davud, II, 48). Ayaklar, parmak uçları yere değecek şekilde dik tutulur, secde anında ayaklar yerden kalkmamalıdır.

Secdede alnın konulacağı yer çok yumuşak olmamalıdır. Hafif bir yumuşaklık olduğu halde, alın, yerin katılığını hissederse bu secde caiz olur; ancak yün, pamuk, saman, kar gibi şeylerin üzerine yapılan bir secdede yüzün tamamen gömülmesine rağmen alın yerin katılığını hissetmezse bu secde olmaz. Temel şart, yüzün gömülmemesi ve alnın yerin katılığını hissetmesidir.

Secde edilecek yer ayakların bastığı yerden diz boyundan yaklaşık otuz santimetreden fazla yüksek olmamalıdır. Bundan daha azı ise namaza bir zarar vermez. Ancak cemaatle kılınan bir” namazda yerin darlığı nedeniyle secdeyi yerde yapma imkanı olmadığı durumlarda arka saftaki cemaat ön saftakilerin sırtına secde edebilir. Bu ise, secde yapanla sırtına secde yapılan kişinin aynı vaktin namazını kıldığı durumlarda geçerlidir.

Secdede okunacak dualara gelince; Hanefiler, Hz. Huzeyfe'den gelen şu hadis uyarınca secdede "sübhane rabbiyel a'la" duasını okurlar. Huzeyfe (r.a) diyor ki: "Hz. Peygamber rükuunda 'sübhane rabbiyel azim'; secdesinde de 'sübhane rabbiyel a'la' derdi" (Ebu Davud, II, 30). Kaç defa söylenileceği hakkında da ölçü alınan hadis şudur: Abdullah b. Abbas bildiriyor: "Sizden biriniz rükû yaptığı zaman üç defa sübhaneke rabbiyel azim desin. Üç, tesbihin en az miktarıdır. Secde ettiği vakit de üç defa sübhâneke rabbiyel a'lâ' desin; bu, tesbihin en azıdır" (Ebu Davud, II, 40). Ancak Rasûlüllah'ın secdelerinde bunun dışında da değişik dualar yaptığı bir gerçektir. Örneğin, "Sebbih isme rabbikel a'lâ"; "sübhâne rabbiyel a'lâ ve bihamdih"; "Subbuhun, kuddusün, Rabbul melâiketihî ve'r-rühi"; "Sübhâne zil-ceberüt vel-meleküt, vel-kibriyâi velazameh"; "Allâhümme Rabbenâ ve bihamdike, Allâhümmeğfirlî"; "Allâhümmeğfirlî zenbî küllehu diggahu ve cillehu ve evvelehu ve âhirehu alaniyetehu ve sırrahu"; "Eüzu bi rıdâke min sehatike ve eüzu bimuâfâtike min ukûbetike ve eûzu bike minke lâ ahsî senâen aleyke, ente kemâ esneyte alâ nefsike" gibi duaları Hz. Peygamber secdelerinde okurdu (Ebu Davud, II, 28-35).

Secdede ne kadar süre kalmak gerektiği hakkında da yine hadis-i şerif gereği en az üç kez sübhane rabbiyel a'la' diyecek uzunlukta durmak gerektiğini kabul eden Hanefilere göre tek rakamlı olmak şartıyla beşe, yediye, dokuza çıkarmak mümkündür, müstehaptır. Bu konuda Hz. Peygamber şöyle buyuruyor: "Kulun secdedeki anı, Rabbine en yakın olduğu andır; onun için (secdede) duayı çoğaltın" (Ebu Davud, II, 33). Bütün bu hadislerden çıkan sonuca göre secde (ve namaz), kesin kalıplarla kuşatılmış statik, dar çerçeveli bir bedensel hareket değil; müslümanın şartlandırılmış kurallardan kendini kurtarıp içten, Allah'a yönelmiş bir kalple Allah'ın ve Rasûlünün öğrettiği şekilde gücünün yettiği çoklukta ve uzunlukta dua edeceği değerli bir andır. Rasûlüllah'ın yaptığı gibi, gerektiğinde secdede uzun süre kalıp gözyaşı dökebilmelidir. Namaz kuru bedensel hareketlerden kurtarılmalıdır ki; ruhun derinliklerinde işlev yüklensin, insanı Allah'a yakınlaştırma fonksiyonunu kazanabilsin.

İki secde arasında gözönünde bulundurulması gereken hususlar:

Secdeleri hızlı hızlı yapmamak, Rasûlüllah'ın deyimiyle "karganın yem toplaması gibi acele etmemek" gerekir. Birinci secdeden kalktıktan sonra oturma vaziyetine geçmeden aceleyle ikinci secdeye gitmek namazın adabına aykırıdır. Namaz kılan kimsenin secdede mutmain olması (yâni "Sübhanallah" diyecek kadar hareketsiz beklemesi) vaciptir. Yine iki secde arasında mutmain olacak şekilde bir tesbih süresi hareketsiz oturmak da vaciptir. Hanefi mezhebine göre iki secde arasında sağ ayak parmaklar üzerine dikili, sol ayak içe bükülerek onun üzerine oturulur; bir kez sübhanellah' diyecek uzunlukta durulduktan sonra ikinci secdeye gidilir. Bu oturuş anında eller dizlerin üzerine konur, bakış ise secde yapılan yere doğru çevrilir. Hanefi mezhebinin bu kuralları Peygamberimizin hadislerine dayanmaktadır; ancak Rasûlüllah'ın değişik zamanlarda farklı şekillerde namaz kıldığı bir gerçektir ve yine iki secde arasında (nafile namazlarda) uzun süre oturup dua etmek de onun sünnetlerindendir. Bir hadis-i şerifte; onun rükû, secdesi ve iki secde arasındaki duruşu aynı uzunlukta olduğu bildirilirken; bir diğer hadiste, Ashab, O'nun çok uzun durmasını garip karşılayıp yoksa şaşırdı mı? diyecek hale geldiği yukarıdaki hadis-i şeriflerden birinde geçti. Bu oturuşlarda da çeşitli şekillerde dua yapan Peygamberimizin şu duayı yaptığı rivayet ediliyor: "Rabbi'ğfirlî". Secdeye kapanırken ve kalkarken Allahü ekber diyerek tekbir alınır.

Cemaatle kılınan namazlarda arka safta bulunan kadınlar, erkekler secdeden doğrulmadan başlarını kaldırmamaları gerekir. Rasûlüllah buyuruyor: "Siz kadınlardan kim Allah'a ve âhiret gününe inanmışsa erkekler başlarını kaldırmadan başını kaldırmasın” (Ebu Davud, II,15). Bu, kadınların kalplerini şeytanın vesvesesinden korumak için konulmuş bir kuraldır. Namazın farzlarından olan görünen maddi pisliklerden temizlenmek, secde yapılacak yer için de geçerlidir; dolayısıyla temiz bir yere secde yapılır. İnsanların yoğun olarak gelip geçtikleri sokaklar, gübrelik, çöplük gibi yerlerde namaz kılınmaz. En değerli secde, alnın kuru toprağa değdiği andaki secdedir; ancak hasır, kilim, halı, elbise, çimen gibi şeylerin üzerine de yapılabilir. Özürsüz dahi olsa yere serilen herhangi temiz bir şey üzerine secde edilebilir. Dışarıda yapılan secdelerde serilen şeyin amacı yerin sıcaklığından-soğukluğundan, sertliğinden, kısaca namazda insanı rahatsız edecek bir durumdan korunmak için olursa mümkündür, fakat rahatsızlık verecek hiç bir durum olmadığı halde alnını yere değdirmek istemediği için birşey sererse bu caiz olmaz. Zaruret halinde birşey sermek caizdir. İmam Mâlik'e göre ise kilim, keçe, posteki gibi yer cinsinden olmayan bir şey üzerine secde edilmesi mekruhtur. Hz. Enes (r.a)'dan nakledilen bir hadis-i şerife göre; "sahabeler Allah'ın Rasûlü ile birlikte bulunup namaz kılarken bazıları şiddetli sıcaktan elbiselerinin ucunu secde yerine koyup onun üzerine secde ederlerdi" Ancak, özürsüz olarak el veya üzerindeki elbisenin bir ucuna secde etmek mekruhtur. Caferi mezhebine göre, secde ancak toprak ve taş cinsinden bir şey üzerine yapılabilir, camilerdeki halı ve kilim üzerine secde yapılamaz. Bu inançtan dolayı camilerde veya evlerde namaz kılarken secde edecekleri yere bir taş parçası koyarak onun üzerine secde ederler. Ancak, yere değmesi gereken "alın"ın tanımındaki farklılıklar küçük taş parçası üzerine secde edilip edilemeyeceğini gündeme getirmektedir. Bir tanıma göre alın, iki kaşın üzerinden saç bitimine kadar olan yerdir. Bu tanıma itibar edilirse secde edilecek taşın en az tarifi yapılan alın büyüklüğünde olması gerekir. Diğer bir tanıma göre ise alın, şakaklar arasında kalan kısımdır ki buna göre taş küçük de olsa olur.

Secdede dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta da, baştaki takke ve sarığın alnın yere değmesine engel olmaması gerekir. Alın açık olmalı, takke veya sarık ile kapatılmamalıdır.

Kur'an-ı Kerim'de secde hakkında birçok âyet vardır: "Ey iman edenler, rükû edin, secde edin; Rabbinize ibadet edin, hayır dileyin ki umduğunuza eresiniz" (el-Hacc, 22/77).

Yukarıda anlatılan namaz secdesi dışında iki tür secde daha vardır. Namazda yapılan hataları hatırlayınca namazın sonunda yapılan Sehiv (unutma) secdesi, diğeri de Kur'an okurken secde âyetlerinden sonra yapılan Tilavet secdesi .

Sehiv secdesi, namazın vaciblerinden birinin veya daha fazlasının unutularak terkedilmesi veya farzlarının geciktirilmesi sonucunda bunları telafi etmek için yapılır. Yapılışı ise şöyledir: Son oturuştaki dualar okunduktan sonra eğer cemaatla kılınan bir namaz ise sağa verilen selamdan, tek başına kılınan namaz ise iki tarafa verilen selamdan sonra namazı bozmadan iki defa secde yapılır, aynı son oturuştaki gibi dualar okunduktan sonra selam verilir ve namaz biter

Tilavet secdesi ise secde âyeti okunduktan sonra ister hemen ister daha sonra kıbleye dönüp bir defa secde yapmak ve kalkarak selam vermekle olur.

15 Kasım 2014 Cumartesi

DUANIN KABULU İÇİN...

"Tedbirin kadere faydası olmaz; DUA'nın ise gelmiş ve gelmemiş musîbetlere faydası vardır; şüphesiz ki belâ iner, DUA onu karşılar; ve kıyâmete kadar çarpışırlar."

Selamun Aleyküm,

Kendi halinde bir kardeşimize bir bela uğradı.Uyuşturucu bağımlısı birileri saldırdı ve yalan dolanlarla onu 4 yıl hapse mahkum ettirdiler.Hep birlikte bu duaları en çokta Yusuf Suresini okuduk aylardır aklanamayan kişi 1 haftada kurtuldu bu pis insanlardan ve hapisten.Duanın önünde hiçbirşey duramaz.Dua edip tereddütte kalmayın.Daha önceleri dua edip beklemeye geçerdim olacak mı diye,okuduğum bir şeyden etkilendim ve dua etme şeklimi değiştirdim.Önceden dua edince inşallah kabul olur derdim şimdi bi dua edeyim de şu işim olsun yada ağrım,sızım varsa oraya elimi koyarak bi Fatiha okuyum da geçsin diyorum ve anında geçiyor Elhamdülillah… Evet demekki ‘’Ben kulumun zannı üzereyim.’’ hadisi kudsisinde belirtileni dua tarzımız yapmak lazımmış.Ben dua ediyorum ve Allahü Teala kabul edecek diye düşünmeli. Hadisi şerifte buyuruldu ki:Allahü Tealaya,kabul edileceğine tam inanarak dua ediniz. Ayrıca istenilen şeyin olmaması, duânın kabul olmadığını göstermez. Onun için duâya devam etmelidir! Duânın kabulünün gecikmesinin başka sebepleri de vardır. Hâdis-i şerîfte buyruldu ki:«Mümin duâ edince, Allah-u teâlâ, Cebrâil’e, “Ben, onu seviyorum; isteğini hemen yerine getirme!” Facir, (günahkâr) duâ edince de “Ben, onun sesini sevmiyorum. İsteğini hemen yerine getir” buyurur.» (İbni Neccar)
Efendimize salevat duanın kabulüne vesiledir.Dualarınızın başında ve sonunda mutlaka salevat getirelim.Salevat mutlak kabul duadır.Mevla iki duasını kabul edince,duasının başını sonunu kabul ettim ortasını nasıl bırakayım deyip,kendisine yakıştıramayıp kişinin duasını da kabul eder.
Resulullah(sallallahu aleyhi ve sellem) dua eden bir adamı görünce ‘’Ey namaz kılan adam! Acele ettin dedi.’’
‘’Ne yapacaktım Ya Resulullah?’’
‘’Önce Allaha hamd edecektin,başında ve sonunda bana salevat getirecektin ve sonunda da AMİN diye mühürleyecektin’’dedi.

Dualarımızı böyle edelim inşallah.Rabbim kabul etsin…

14 Kasım 2014 Cuma

BEDİR ASHABININ İSİMLERİ

Ey âlemlerin Rabbi Allahım! Sana sonsuz hamd ü sena, Efendimiz Hazreti Muhammed (sallallahü aleyhi vesellem)’e ve âl ü ashabına nihayetsiz salât ve selam ediyor, başta makam-ı ferdiyetin sahibi Ferd-i Ferîd Efendimiz olmak üzere Bedir gazvesine katılan, katılıp ilklerden olma mazhariyetiyle serfiraz bulunan ashabının mübarek isimlerini zikrederek huzurunda Sana yalvarıyorum: 

Evvela Efendimiz ve Efendiler Efendisi, Allah Rasu
̂lü, insanlık ufkunun biricik muhaciri Hazreti Muhammed el-Muhacirî (sallallahu aleyhi ve sellem), 
Seyyidina Ebû Bekr es-Sıddîk el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina O
̈mer ibnü’l-Hattâb el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Osman ibn Affa
̂n el- Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ali
̂ ibn Ebî Talib el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Talha ibn Ubeydullah el-Muhaciri
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Zu
̈beyr ibn Avvâm el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdurrahman ibn Avf el-Muhaciri
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Sa’d ibn Ebi
̂ Vakkâs el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Sai
̂d ibn Zeyd el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Ubeyde ibn Cerrâh el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina U
̈beyy ibn Ka’b el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina el- Erkam ibn Erkam el-Muhaciri
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Es’ad ibn Yezi
̂d el- Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Enes ibn Muaz el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Enese Mevla-Rasu
̂lillah (sallallahü aleyhi vesellem) el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina U
̈neys ibn Katâde el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Evs ibn Sa
̂bit el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Evs ibn Havli
̂ el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Evs ibn es-Sa
̂mit el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina I
̇yâs ibn el-Bükeyr el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Bu
̈ceyr ibn Ebî Büceyr el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Behha
̂s ibn Sa’lebe el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Besbese ibn Amr el- Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Bişr ibn el-Bera
̂ el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Beşi
̂r ibn Sa’d el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Bilal ibn Reba
̂h el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Temi
̂m Mevla-Hırâş el- Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Temi
̂m Mevla benî Ğanm el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Temi
̂m ibn Yeâr el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Sa
̂bit ibn Akram el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Sa
̂bit ibn Sa’lebe el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Sa
̂bit ibn Hâlid el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidine Sa
̂bit ibn Hansâ el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Sa
̂bit ibn Amr el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Sa
̂bit ibn Hezzâl el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Sa’lebe ibn Amr el-Hazreci
̂(radiyallahü anh), 
Seyyidina Sa’lebe ibn Aneme el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Sakf ibn Amr el-Muhaciri
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ca
̂bir ibn Hâlid el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ca
̂bir ibn Abdillah el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ca
̂bir ibn Atik el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Cebbar ibn Sahr el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Cu
̈beyr ibn İyâs el- Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina el-Ha
̂ris ibn Enes el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina el-Ha
̂ris ibn Evs el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina el-Ha
̂ris ibn Hâtib el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina el-Ha
̂ris ibn Ebî Hazeme el- Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina el-Ha
̂ris ibn es-Sımme el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina el-Ha
̂ris ibn Arfece el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina el-Ha
̂ris ibn en-Nu’man el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ha
̂rise ibn Sürâka eş-Şehîd el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ha
̂rise ibn Nu’man el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ha
̂tıb ibn Ebî Beltea el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ha
̂tıb ibn Amr el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ha
̂tıb ibn Amr el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina el-Huba
̂b ibn Münzir el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Habi
̂b ibn Esved el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Hara
̂m ibn Milhan el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Hureys ibn Zeyd el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina el-Husayn ibn Ha
̂ris el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Hamza ibn el- Abdu
̈lmuttalib el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ha
̂rice ibn el- Humeyyir el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidine Ha
̂rice ez-Zeyd el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ha
̂lid ibn el-Bükeyr el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ha
̂lid ibn Kays el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Habba
̂b ibn el-Eret el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Habba
̂b Mevla Utbe ibn el- Ğazvân el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Hubeyb ibn I
̇sâf el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Hıra
̂ş ibn es-Sımme el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Halla
̂d ibn Râfi’ el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Halla
̂d ibn Süveyd el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Halla
̂d ibn Amr el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Huleyde ibn Kays el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Huleyfe ibn Adiyy el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Huneys ibn Huza
̂fe el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Havva
̂t ibn Cübeyr el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Havli
̂ ibn Ebî Havlî el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Zekvan ibn Abdikays el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Zu
̈’ş- Şimâleyn Umeyr ibn Abd-i Amr eş-Şehîd el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ra
̂fi’ ibn Hâris el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ra
̂fi’ ibn Uncede el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ra
̂fi’ ibn el-Muallâ eş-Şehîd el- Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ra
̂fi’ ibn Yezîd el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Rib’ıy ibn Ra
̂fi’ el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina er-Rabi
̂’ ibn İyâs el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Rabi
̂a ibn Eksem el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ruhayle ibn Sa’lebe el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Rifa
̂a ibn Râfi’ el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Rifa
̂a ibn Abdi’l-Münzir el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Rifa
̂a ibn Amr el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ziya
̂d ibn Bişr el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ziya
̂d ibn Lebîd el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Zeyd ibn Eslem el-Evsi
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Zeyd ibn Ha
̂rise el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Zeyd ibn el-Hatta
̂b el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Zeyd ibn el-Mu
̈zeyyen el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Zeyd ibn Vedi
̂a el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina es-Sa
̂ib ibn Osman el- Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidine Sa
̂lim Mevlâ ebî Huzeyfe el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidine Sa
̂lim ibn Umeyr el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidine Su
̈bey’ ibn Kays el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Su
̈râka ibn Amr el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Su
̈râka ibn Ka’b el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Sa’d ibn Havle el-Muhaciri
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Sa’d ibn Hayseme el-Evsi
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Sa’d ibn er- Rabi
̂’ el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Sa’d ibn Zeyd el-Evsi
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Sa’d ibn Su
̈heyl el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Sa’d ibn Ubeyd el-Evsi
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Sa’d el-Kelbi
̂ Mevlâ-Hâtıb el- Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Sa’d ibn Mua
̂z el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Su
̈fyan ibn Bişr el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Seleme ibn Eslem el-Evsi
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Seleme ibn Sa
̂bit el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Seleme ibn Sela
̂me el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Seli
̂t ibn Kays el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Su
̈leym ibn el- Haris el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Su
̈leym ibn Amr el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Su
̈leym ibn Amr el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Su
̈leym ibn Milhân el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Sima
̂k ibn Sa’d el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Sinan ibn Ebi
̂ Sinan el- Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Sehl ibn Huneyf el-Evsi
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Sehl ibn Ati
̂k el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Sehl ibn Kays el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Su
̈heyl ibn Râfi’ el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Su
̈heyl ibn Vehb el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Sevad ibn Zu
̈reyk el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Seva
̂d ibn Ğaziyye el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Su
̈veybıt ibn Sa’d el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Şu
̈câ’ ibn Ebî Vehb el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Şemma
̂s ibn Osman el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Subeyh Mevla ebi
̂’l-Âs el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Safva
̂n ibn Vehb eş- Şehîd el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Suheyb ibn Sinan el-Muhaciri
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina ed-Dahha
̂k ibn Hârise el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina ed-Dahha
̂k ibn Abdiamr el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Damre ibn Amr el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina et-Tufeyl ibn el-Ha
̂ris el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina et-Tufeyl ibn Ma
̂lik el- Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina et-Tufeyl ibn Nu’man el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina A
̂iz ibn Mâıs el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina A
̂sım ibn Sâbit el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina A
̂sım ibn Adiyy el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina A
̂sım ibn Kays el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina A
̂kıl ibn el-Bükeyr eş-şehîd el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina A
̂mir ibn Ümeyye el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina A
̂mir ibn el-Bükeyr el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina A
̂mir ibn Rebîa el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina A
̂mir ibn Seleme el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina A
̂mir ibn el-Ukeyr el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina A
̂mir ibn Füheyre el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina A
̂mir ibn Muhalled el- Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abd-i Rabbihi ibn Hakk el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn Sa’lebe el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn Cu
̈beyr el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn Cahş el-Muhaciri
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn el-Cedd el- Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn el-Humeyyir el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn er-Rebi
̂’ el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn Reva
̂ha el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn Zeyd el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn Su
̈râka el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn Seleme el-Evsi
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn Sehl el-Evsi
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn Su
̈heyl el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn Ta
̂rık el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn A
̂mir el- Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn Abdillah U
̈beyy el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah Abd-i Mena
̂f el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn Abs el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn Urfuta el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn Amr el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn Umeyr el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn Kays ibn Ha
̂lid el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn Kays ibn Sahr el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn Ka’b ibn Zeyd el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn Ka’b ibn Amr el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn Mahreme el-Muhaciri
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn Mes’u
̂d el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn Maz’u
̂n el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abdullah ibn Nu’man el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abba
̂d ibn Bişr el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina A
̂bbâd ibn Kays ibn Âmir el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina A
̂bbâd ibn Kays ibn Ayşe el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Uba
̂de el-Haşhâş el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Uba
̂de ibn es-Sâmit el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Abs ibn A
̂mir el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ubeyd ibn Ebi
̂ Ubeyd el-Evsî (radiyallahü anh),
Seyyidina Ubeyd ibn Evs el-Evsi
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ubeyd ibn et-Teyyiha
̂n el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ubeyd ibn Zeyd el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ubeyde ibn Ha
̂ris eş-Şehîd el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Utbe ibn Rebi
̂a Halîf el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Utbe ibn Abdullah el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Utbe ibn G
̆azvân el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Osman ibn Maz’u
̂n el- Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Adiyy ibn Ebi
̂ Zeğbâ el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Usayme el-Esedi
̂ el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Usayme el-Eşca’ el-Evsi
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Atıyye ibn Nu
̈veyre el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ukbe ibn A
̂mir el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ukbe ibn Osman el Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ukbe ibn Vehb ibn Rabi
̂a el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ukbe ibn Vehb ibn Kelede el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ukka
̂şe ibn Mihsan el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Umare ibn Hazm el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Uma
̂re ibn Hazm el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Amr ibn Ebi
̂ Serh el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Amr ibn I
̇yâs el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Amr ibn Sa’lebe el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Amr ibn el-Haris el-Muhaciri
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Amr ibn Su
̈râka el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Amr ibn Talk el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Amr ibn Mua
̂z el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Amr ibn Ma’bed el-Ez’ar el-Evsi
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Amma
̂r ibn Yâsir el-Ansî el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Umeyr ibn Ebi
̂ Vakkâs eş-Şehîd el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Umeyr ibn el-Ha
̂ris el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Umeyr ibn el Huma
̂m eş-Şehîd el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Umeyr ibn Avf Mevla
̂-Süheyl el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Antera Mevla
̂ Süleym ibn Amr el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Avf ibn el-Ha
̂ris el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Uveym ibn Sa
̂ide el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina I
̇yâz ibn Züheyr el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina el-Fa
̂kih ibn Bişr el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ferve ibn Amr el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Kata
̂de ibn Nu’man el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Kuda
̂me ibn Maz’ûn el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Kutbe ibn A
̂mir el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Kays ibn Ebi
̂ Sa’saa el- Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Kays ibn Mihsan el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Kays ibn Muhalled el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ka’b ibn Cemma
̂z el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ka’b ibn Zeyd el- Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ma
̂lik ibn Ebî Havlî el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ma
̂lik ibn Duhşum el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ma
̂lik ibn Amr el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ma
̂lik ibn Kudâme el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ma
̂lik ibn Mes’ûd el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ma
̂lik ibn Nümeyle el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ma
̂lik Mübeşşir ibn Abd’il-Münzir eş-Şehîd el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Mu
̈cezzer ibn Ziyâd el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Muhriz ibn A
̂mir el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Muhriz ibn Nadle el- Muhaciri
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Muhammed ibn Mesleme el-Evsi
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Mu
̈dlic ibn Amr el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Mersed ibn Ebi
̂ Mersed el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Mistah Avf ibn U
̈sâse el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Mes’u
̂d ibn Evs el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Mes’u
̂d ibn Halde el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Mes’u
̂d ibn Rabîa el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Mes’u
̂d ibn Sa’d el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Mes’u
̂d ibn Sa’d el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Mus’ab ibn Umeyr el-Muhaciri
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Mua
̂z ibn Cebel el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Mua
̂z ibn el-Hâris el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Mua
̂z ibn Amr el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Mua
̂z ibn Mâıs el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ma’bed ibn Kays el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Muattib ibn Ubeyd el-Evsi
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Muattib ibn Avf el-Muhaciri
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Muattib ibn Kuşeyr el-Evsi
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ma’kıl ibn el-Mu
̈nzir el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ma’mer ibn el-Ha
̂ris el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ma’n ibn Adiyy el-Evsi
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Muavviz ibn el-Ha
̂ris eş-Şehîd el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Muavviz ibn Amr el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Mikda
̂d ibn Amr el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina el-Mu
̈nzir ibn Amr el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina el- Mu
̈nzir ibn Kudâme el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina el-Mu
̈nzir ibn Muhammed el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Mihca’ Mevla-O
̈mer ibn el- Hattâb eş-Sehîd el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Nasr ibn el-Ha
̂ris el- Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Nu’man ibn Sinan el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Nu’man ibn Abd-i Amr el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Nu’man ibn Asar el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Nu’man ibn Ma
̂lik el- Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Nevfel ibn Abdillah el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ha
̂ni’ Ebî Bürde ibn Niyâr el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Va
̂kıd ibn Abdillah el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Vedi
̂a ibn Amr el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Veraka ibn I
̇yâs el- Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Vehb ibn Sa’d el-Muhaciri
̂ (radiyallahü anh), 
Seyyidina Yezi
̂d ibn el-Hâris eş-Şehîd el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Yezi
̂d ibn Rukayş el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Yezi
̂d ibn el-Münzir el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Üseyd Mâlik ibn Rabîa el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu’l-A’ver ibn el-Ha
̂ris el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Eyyûb Hâlid ibn Zeyd el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Huzeyfe ibn Utbe el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu’l-Hamra
̂ Mevlâ el-Hâris ibn Rifâa el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Humayda Ma’bed ibn Abbâd el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Hanne Mâlik ibn Amr el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Hârice Amr ibn Kays el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Hâlid el- Hâris ibn Kays el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Huzeyme ibn Evs el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Davûd Umeyr ibn Âmir el- Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Dücâne Simâk ibn Hareşe el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Zeyd Kays ibn es-Seken el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Sebra ibn Ebî Ruhm el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Seleme ibn Abdi’l-Esed el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Selît Usayra ibn Amr el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Sinan ibn Sayfî el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Sinan Vehb ibn Mihsan el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Şeyh ibn Ubeyy ibn Sâbit el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Dayyâh en-Nu’man ibn Sâbit el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Talha Zeyd ibn Sehl el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Ubâde Sa’d ibn Osman el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Abs Abdurrahman ibn Cebr el-Evsî, 
Seyyidina Ebu
̂ Akîl Abdirrahman ibn Abdillah el-Evsî, 
Seyyidina Ebu
̂ Kebşe Mevlâ Rasûlillah (sallallahü aleyhi vesellem) el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Lübâbe Beşîr ibn Abdi’l-Münzir el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Mahşî Süveyd et-Tâî el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Mersed Kennâz ibn Husayn el-Muhacirî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu
̂ Müleyl ibn el-Ez’ar ibn Zeyd el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu’l- Mu
̈nzir Yezîd ibn Âmir el-Hazrecî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu’l-Heysem Ma
̂lik ibn et-Teyyihânî el-Evsî (radiyallahü anh), 
Seyyidina Ebu’l-Yeser Ka’b ibn Amr el-Hazreci
̂ (radiyallahü anh) 

hu
̈rmetine, beni daimî himayen altında tutmanı.. değişmeyen ve herhangi bir zarar dokundurulamayan yakınlığına almanı.. 
hic
̧ kimsenin dokunamayacağı fakat içine girenlerin her ihtiyacına kafi gelen korumana dâhil etmeni.. 
her şeyi ihata etmiş bulunan ve asla parc
̧alanamayan sıyanetinle saklamanı.. 
yu
̈ksek ve aşılamayan kalene, asla zayi olmayan emanetlerin arasına katmanı.. 
hıfz u inayet c
̧adırında muhafaza buyurmanı.. 
koruman, go
̈zetmen ve setretmen ile sarıp sarmalamanı.. 
ko
̈tülerin şerrini benden uzak tutmanı.. 
azametinin nuruyla beni zalim ve fa
̂cirlerden gizlemeni.. şer konuşan bütün dilleri bana karşı bağlamanı.. zarar vermek kastıyla atılan bütün okları geri çevirmeni.. hasetle bakan kem gözleri, düşmanlıkla atan bütün kalbleri göremez ve atamaz hale getirmeni.. kahrımı isteyenleri, rahat ve istikrar bulamayacakları şekilde kahretmeni.. arzı bütün genişliğine rağmen onlara dar hale getirmeni.. eziyet etmeyi meslek haline getiren her zalimi hilm, lütf ve mühlet dairenden çıkarmanı.. ısrarla düşmanlık yapanların ellerini kollarını kelepçeleyip kalblerini bağlamanı.. 
emellerine ulaşmalarına mu
̈saade etmemeni.. 
haddini aşan ve zarar vermek ic
̧in fırsat kollayanlara karşı beni sıyanet etmeni.. kaybolan ve elden giden şeylere karşılık lütuflarınla beni sevindirmeni.. 
her tu
̈rlü fitne, hayırsızlık ve sıkıntıların şerrinden beni korumanı.. 
kalbimi bu
̈tün haset, garaz ve kinlerden arındırmanı.. 
arkadan ve o
̈nden gelebilecek şerlerden beni muhafaza etmeni.. 
her iki cihanda gaye-i hayallerime ulaştırmanı.. 
kazanın karşı konulamaz hu
̈kümleri ve kaderde olan ağır belalara karşı sürpriz ve gizli lütuflarınla beni bürümeni ve gece- gündüz, ikamette-seferde, uyurken-uyanıkken, açık-gizli her halimde güzellerden güzel maiyyetinle benimle beraber olmanı Senden dileniyorum. Allahım! Yine O, Kâinatın İftihar Tablosu hatırına ve huzurunda isimlerini zikrettiğim Ashab-ı Bedir hürmetine Senden, cânî ve serkeşleri bile içine alan geniş ve kuşatıcı affınla, hiçbir kulun Senin üzerinde hiçbir hakkı olmamasına rağmen iyi ve kötü herkese ulaşan ihsanınla, bana da bol bol lütufta bulunmanı.. 
Senden başka herkes ve her şeyden beni mu
̈stağni kılmanı.. 
o
̈mrümü hayırlı ve uzun kılmanı.. 
mu
̈min kullarının kalblerine benim ve üzerinde yürüdüğüm yolun sevgisini yerleştirmeni.. 
u
̈zerimde bulunan hak ve borçları ödemeye muvaffak kılmanı.. 
go
̈z açıp kapayıncaya kadar beni kendimle ve nefsimle başbaşa bırakmamanı.. günahlarımı bağışlamanı.. 
helal ve hoş kazanc
̧ ihsan etmeni.. 
su
̈rçmelerimi affetmeni.. 
amellerimi ve yine Senin havlinle işleyebildig
̆im iyiliklerimi kabul etmeni.. 
beni, zu
̈rriyetimi ve erkek-kadın bütün inananları karanlıklardan nura çıkarmanı.. günahlarla arama en büyük kalkan ve en sağlam bir sur ile girmeni.. 
I
̇slam’ı en büyük talebim haline getirmeni.. 
lu
̈tuf ve rahmetinden ümit kesmeden, af ve müsamahan hakkında ye’se düşmeden
dini
̂ ve dünyevî işlerimde bana tertemiz ve afiyet içinde bir hayat yaşatmanı.. demime damarıma karışacak her çeşit zulümden ve ağyar mülahazalarından beni uzak tutmanı.. 
inkisar ic
̧indeki kalbimi zafer ve nusretinle sarıp sarmalamanı.. 
inabe ve hu
̈sn-ü yakîn ile rızıklandırmanı.. 
salih kullarına du
̈nyayı nasıl göstermişsen bana da öyle göstermeni.. kopan bağlarımı fazlınla birleştirmeni.. 
zayıf ve cılız halimi kudretinle gu
̈çlendirmeni.. 
eg
̆ri büğrü huylarımı izale etmeni.. 
gevşeyen himmetimi gafletinden uyandırmanı.. 

Senin haşyetinden go
̈zyaşlarımı kesintisiz yağan yağmurlar gibi akıtmanı ve en çok talepte bulunduğum isteklerimi bahşetmeni ve beni âkıbetin en güzeliyle serfiraz kılmanı diliyorum. Âmîn! Ve’l-hamdü lillahi Rabbi’l-Âlemîn. Salât ü selam Efendimiz Hazreti Muhammed’e, âline ve bütün ashâbına.