22 Aralık 2014 Pazartesi

MEVLİD KANDİLİ,MEVLİDE SEVİNMEK ve MEVLİD OKUMANIN ÖNEMİ

Rebiülevvel 12…

Rebî Arapça (bahar) demektir. Ağaçlar çiçek açtığı zamana rebiul-evvel, meyvaların olgunlaştığı zamana da rebiul-ahir denilmekte idi. 

 Sözlükte “doğum yeri ve zamanı” manasına gelen “mevlid” ise, yaygın bir şekilde Fahr-i Kainat Efendimiz’in(sallallahu aleyhi ve sellem) doğum zamanı olan miladî 571 yılının Rebiülevvel ayının 12. günü için kullanılır. Sahih rivayetlerle aktarıldığına göre bu gün pazartesi günüdür. Nitekim İbn Abbas r.a. şöyle demiştir: “Rasulullah s.a.v. pazartesi günü dünyaya geldi, ona pazartesi günü peygamberlik verildi, Mekke’den Medine’ye pazartesi günü hicret etti, Medine’ye girişi pazartesi günü oldu. Pazartesi günü de vefat etti.” (İbn Receb el-Hanbelî, Letâifü’l-Meârif)

Günümüzde ehli sünnet inancıyla oynamak ya da akıl karıştırmak isteyen hoca etiketiyle ortada dolaşan bir kesim, böyle birgünün belirsizliğini savunsa da, gün kesindir. Pazartesi olduğuna dair hadis ise sahihtir.(Müslim)

Rasulullah'a, (sav) pazartesi günü tutulan oruçtan sordular. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem): ‘’Ben pazartesi doğdum, doğumgünüm diye şükür için oruç tutuyorum’’ buyurdular.
Yani oruç tutarak doğumgününü kendisi kutlardı.

Mevlide tazim,değer vermek,hürmet etmek. Bu hususta infak etmek, para harcamak, yemek yedirmek, cömertlik yapmak bütün bunlar ulema ve evliya tarafından teşvik edilmiş.
"Ümmetimden bir müslüman benim doğuşuma sevinipte bu sevincinden dolayı bir dirhem hediye olarak harcarsa Allah yolunda som altından bir dağ harcamış sayılır ve Benim doğuşuma sevinen mümine kıyamet günü şefaat edeceğim..." buyurur Resulullah(sallallahu aleyhi ve sellem).Onun doğuşuna sevinmek,sadece bizleri sevindiren bir hadise de değidir. 

Bizzat Rasulullah efendimiz(sallallahu aleyhi ve sellem) bu tür bir sevinmeye bizde memnun oluruz buyurmuştur. 
Bir sözlerinde Men feriha bina ferihna bihi 
"Kim bizimle sevinirse bizde onunla seviniriz " 
Yani onun doğumuna, teşrifine,rahmet olarak bize gelmesine kim sevinirse…

Bugece bütün gecelerden üstündür,Kadir gecesinden bile üstündür. O gelmeseydi,ne Kadir gecesi olacaktı,ne Ramazan olacaktı ne de Kuranı Kerim bize inecekti.
‘’Mevlid gecesi kadir gecesinden üstündür’’Tüm alimler bildirmiştir.Çünkü mevlid gecesi doğduğu gecedir,Kadir gecesi onun şerefine verildi.Kadir gecesi melekler dünyaya indi,Mevlid gecesi Resulullah(sallallahu aleyhi ve sellem) doğdu.O, (sallallahu aleyhi ve sellem) meleklerden üstün olduğu için bugece daha üstündür.

’’Dünyada nekadar nurlu gece varsa hepsinin seninle irtibatı var,bütün yüksekliklerin anahtarı sensin(sallallahu aleyhi ve sellem),
Kadir geceleri,bayram geceleri,miraç geceleri hepsi senin göz kamaştıran hasenelerinden bazılarıdır.’’

Elhamdülillah müslümanız ve Ümmeti Muhammediz(sallallahu aleyhi ve sellem).İslamdan başka din yoktur Allah indinde,İslamdan başka din arayanın dini,diyaneti asla kabul edilmeyecek.
Ali İmran/19: Doğrusu Allah katında din İslamdır.
Ali İmran/85:Her kim İslam’dan başka bir din ararsa asla kabul edilmez ve o, ahrette hüsrana uğrayanlardan olur.
Biz makbul din üzereyiz,bizler alemlere rahmet olarak gönderilen zatın(sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyiz.
Bizim hepimizi tanıyor, ismimizi biliyor.’’Allah bana kıyamete kadar gelecek olan bütün ümmetimi gösterdi,hepsini tek tek tanıyorum, babalarının adını biliyorum,salavatlarını duyuyorum’’ buyuruyor.’’Beni sevenlerin salavat okuyuşlarını kulağımla duyuyorum’’ diyor.Yani sevgisi fazlaysa…Sevgisi çok kuvvetli değilse melekler söylüyor, sevgisi kuvvetliyse duyuyorum diyor.İşte bizi böyle takip ediyor bize şefaat etmek için. Bize bukadar düşkün bir Resul geldi.
Tevbe/128:Kasem olsun,size kendi cinsinizden  bir peygamber geldi ki, sizin sıkıntıya uğramanız O’nun üzerine pek güç gelir, üzerinize çok düşkündür. Mü’minler hakkında pek şefkatli ve pek merhametlidir.
Bir kişi bile cehenneme girmesin diye sabahlara kadar ‘’Ümmetim,ümmetim…’’diye ağlayan.
Dünyaya geldiğinde bile ‘’ümmeti,ümmeti’’ diye,vefat ederken öyle…Kabirden kalkarken ‘’Ümmetimi isterim’’diyen…Mahşerde bütün peygamberler ‘’Nefsi,nefsi…Beni kurtar Ya Rabbi’’derken O(sallallahu aleyhi ve sellem)  yine ‘’ümmeti,ümmetimi isterim’’ diyen bir resul geldi size.’’Ben sizin babanız gibiyim’’diyor.’’Benim peygamberim inananlara canlarından daha yakındır.’’
Ahzab/6: ‘’Peygamber, müminlere nefislerinden daha evladır.’’
Hal böyleyken onun yolu böyle zayi edilir mi? Sünnetleri terk edilir mi? Ehli sünnet itikadı böyle zayi edilir mi?
Şimdilerde maalesef adamlar mevlide karşı, peygamber öldü gitti,onun işi bitti diyorlar.Mekkede,Medinede adamlar böyle vaaz ediyorlar.Böyle terbiyesiz bir nesil geldi,ümmet yetişti.
Mevlid gecesine değer verenler mutlaka Resulullah(sallallahu aleyhi ve sellem) nezdinde değer göreceklerdir.
Bugünün ihyası hakkında büyüklerimizin sözleri vardır.
Hazreti Ebubekir efendimiz (ra)
"Efendimizin doğuşuna sevinip O gün Onun hayatını anlatan dinleyen cennette benim komşumdur" 
Hazreti Ömer(ra)
"Mevlide tazim eden islamı diriltmiş olur." 
Hazreti Osman efendimiz(ra)
"Mevlid günü Rasulullahın(sav) doğuşuna sevinip o gün mevlidin kıratı,okunması,meclisi,Efendimiz(sav)in teşrifi ile ilgili sohbetler,dersler…için
bir küçük para harcaya,vakit harcayan Bedir ve Huneyn gazasında bulunmuş gibi gibidir.Dünyadan mutlaka imanla çıkacaktır.Cennete hesapsız girecektir." 
Hazreti Ali efendimiz (ra)
‘’Mevlid günü Onun hayatını okuyan okutturan O güne hürmet eden,imansız ölmez, Cennete hesapsız gider." 
Cüneydi Bağdadi hazretleri(ks):
‘’Her kim Mevlüdi Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'da hazır bulunsa, hürmetle, tazim ile büyüklüğünü takdir ederek, o kimse otursa, maddi manevi bütün korkularından güvenceyi elde etmiştir,imanını kurtarır, diye buyurmuştur."
Hz. Ma’ruf-ul Kerhiyyu (k.s.)(Cüneydi Bağdadi Hazretlerinin Şeyhi,evliyanın reislerinden):
‘’Efendimizin(sallallahu aleyhi ve sellem) doğduğu güne hürmet için bir müslüman kardeşine azıcık bir yemek ikram ederse yeni elbiseler giyip,kokular sürerse,Allahu Teala bu kişiyi kabrinden peygamberlerle kaldırıp peygamberlerin ilk fırkasıyla beraber haşredecek. Derecesi illiyyin de olur. En büyük mertebeler ulaşır." 
Hasanı Basri Hazretleri:
’’Uhud dağı kadar altınım olsa da mevlid okunsun,okutulsun,o Kainatın efendisiyle(sallallahu aleyhi ve sellem) sevinilsin,duyulsun,duyurulsun diye harcasaydım diye temenni ediyor.’’
Sırrî-yi Sekatî Hazretleri(ks) (Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerinin dayısı ve hocasıdır): ‘’Mevlid okunacak bir yere niyet edip giden cennet bahçelerinden bir ravzaya gitmiştir.’’


Bir kişi mevlid okunan yeri ziyarete Resulullahı(sallallahu aleyhi ve sellem) sevdiği için gider ve Alemlerin Sultanı(sallallahu aleyhi ve sellem) der ki:’’Kim beni severse Cennette benimle beraber olur.’’
Allah şahit olsun biz onu seviyoruz!!!
Resûl-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizi, doğduğunda Ebû Leheb’in câriyesi Süveybe emzirmiştir. Resûlullâh (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizin doğumunu müjdelediği için Ebû Leheb onu âzâd etmişti.
Buhari zikrediyor. Amcası Hz.Abbas(ra) anlatıyor. Öldükten sonra kardeşi Ebu Leheb’i rüyasında görüyor. Ebu Leheb diyor ki: “Cehennemdeyim. Amma düşenbe (pazartesi) geceleri geldiği zaman azâbım tahfîf olunur (hafifle­tilir). Parmaklarımın arasını emerim, su çıkar onu içerim.” dedi.
“Sebebi budur ki; düşenbe gecesi Resûlullâh (sallalllahu aleyhi ve sellem) dünyâyı teşrif ettikte, Süveybe gelip bana ha­ber vermişti. Ben de âzâd etmiş idim. Hakk Te‘âlâ onun mukâbelesinde düşenbe geceleri azâbımı tah­fîf edip bu ihsânı kıldı” 
Hz.Abbas rüyayı Efendimiz(sallallahu aleyhi ve sellem) e anlatmıştır,eğer rüya yanlış olsa ona ‘’Senin rüyan batıldır’’ derdi.
Allah en azılı düşmanı cehennemde olmasına rağmen Onun sevincine böyle karşılık veriyor ya bizler nasıl karşılık bulacağız ,siz düşünün... 

Harun Reşid zamanında Basra’da çok günah işleyen, nefsine zulmeden bir adam vardı. O kadar pis işleri vardı ki, herkes onu hakir görürdü. Bu adam Rebiülevvel ayı gelince elbiselerini yıkar, güzel kokular sürer, ziyafet hazırlayıp,mevlid okuyor okutuyordu. Uzun süre bunaa devam etti. Ölünce Basra’ya gökten bir nida geldi’’Ey Basralılar evliyaullahtan birinin cenazesinde bulunun.’’Kuvvetli ses işittiler. Bu adamın cenazesine katıldılar ama onun olduğuna ihtimal vermediler.O gün cenazeye katılan yakınlarından herkes o gece rüyasında onu cennette ipekler giymiş vaziyette gördüler.Dediler’’Sen bu faziletlere ne ile ulaştın?’’.Dedi’’Ben Muhammed Mustafa’nın(sallallahu aleyhi ve sellem) mevlidine,doğumuna değer verdim, o sepeble bu fazilete nail oldum.’’

Meşhur alimlerimizden Fahreddin er-Razî hazretleri de şöyle buyurmuştur:
‘’Bir kimse Mevlüd-i Nebi Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'i tuza veyahut başka yenecek şeylere Mevlidi okuyup, başka yeneceklere katsa, bereket zahir olur. Her ne şeylere ki, bu katılır ise, hiç sıkıntı ve zahmet olmaz. O yiyecek Allahu Teala’dan yiyen için afv-ı mağfiret ister. Mevlid-i Şerif'i suya okuyup, içenlerin kalplerine bin nur ve rahmet girer ve bin de kötü şeyler çıkar ve kalplerinin öldüğü günde o kalp ölmez.Her kim Mevlid-i zikkeli para üzerine okusa, başka paralara katsa, altın ya da gümüş ona bereket olur. Sahibi fakir olmaz. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in bereketine kesilmez. Şu halde mevlüd-i şerif okunurken, yanına tuz, su, para gibi şeyler konulsa ve kullanılsa çok iyi olacaktır. Yani mevlidten sonra su içilse, tuz paylaşılsa, çok iyi olur."
İmam-ı Şafii Rahmetullahi Aleyh buyurmuştur ki; ‘’Mevlid-i Nebiyyi Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem için bir kimse ihvanları toplasa, yemek yedirse, yerleri düzlese, güzel hizmet etse, okunmasına sebep olsa, Allah’u Teala o kimseyi, kıyamet gününde sıddıklar, şehitler ve salihler ile haşr eder. Ve Cenneti Naim'de onlar ile beraber olur."
Yine hadis alimlerimizden İmam Suyûtî rh.a. şöyle buyurmuştur:
‘’Mevlid evde,mescide,mahallede okunsa melekler orayı kuşatır,orada bulunanlara melekler feyiz yağdırır,rahmetle kuşatır.Cibril,Mikail,İsrafil ve Azrail as,Safun,Hafun,Keribiyun(büyük melekler,saf saf dizilmiş melekler,arşı tavaf eden melekler) mevlid kıratına sebep olan kişiye dua ederler,feyiz yağdırırlar.
Allah Tealâ rahmet ve rızasıyla onları kuşatır. Hangi evde okunsa,kıtlığı, vebayı,belayı,üzüntüyü,seli, yangını, boğulmayı, afetleri,kini ,nefreti, buğzu, hasetleri,çekememezlikleri,göz değmesini, hırsızların belasını bu ev sahibinin üstünden kaldırır.

Bütün alimler dediler ki: 
Mevlüd-i Resulullah okumak, Ebu Bekir Sıddık radiyallahu Teala anhu zamanında vardı. Yine denildi ki, bir müslüman, evinde Mevlid-i Şerif okutsa, illa Refeallah Allah'u Teala o ev sahiplerinin hepsinin üstünden şunları kaldırır: Bu ev sahipleri ölürken, ölümleri iyi olur. Kabirde Münker ve Nekir meleklerine cevabı kolay olur. Fi Makadi Sıdkın inde Malikin Muktedir olan Allahu Teala ile beraber olur. Her kim Mevlid-i Şerife tazim ve hürmet ederse, onun kadrini yükseltmiştir. Her kim Mevlidin Nebiyyi sallallahu Teala aleyhi ve selleme hürmet ve tazim etmez, kadrini kıymetini inkar ederse, eğer dünya onun methi senası ile dolmuş ise, onun kalbinde Resulullah'ın muhabbeti, sevgisi zerre kadar bulunmaz. O'nun sevgisi olmayanı da Allah'u Teala sevmez. Allah’u Teala sizleri ve bizleri, O'na tazim ve hürmet edenlerden etsin. 

4 Aralık 2014 Perşembe

BEREKETİ NEREDE ARAYALIM? HADİSLERLE...

(Yemeği, toplu olarak yemekte bereket vardır.) [İbni Mace]
(Besmele ile yenen yemek bereketli olur.)(İbni Mace)
(Bereket, yemeğin ortasına iner. Onun için kenarından yiyin, ortasından yemeyin!)[Tirmizi]
(Sahurda ve sahur yemeğinde bereket vardır.) [Taberani]
(Yemekten önce ve sonra, elini yıkayanın evinin bereketi artar!) [İ.E.Şeybe]
(Sıcak yemekte bereket olmaz). [Deylemi]
(Balda bereket ve şifa vardır.) [T.Gafilin]
(Sirkede, hurmada, sütte bereket vardır.)[İbni Mace]
(Rızkına razı olanın bereketi artar, razı olmayanınki bereketsiz olur.) [Ahmed]
(Alışverişte çok yemin etmek, malın bereketini giderir.) [Müslim]
(Ticarette bereket vardır, ticarete yalan, hıyanet karışınca bereket gider.) [Buhari]
(Bereket büyüklerinizdedir.) [İ. Rafii]
(İlk çocuğunun kız olması, kadının bereketindendir.) [İbni Asakir]
(Kız çocuğu bereketlidir.) [Deylemi]
(Çocuksuz ev bereketsiz olur.) [Ebuşşeyh]
(Evine girince, ev halkına selam ver ki, evin iyiliği ve bereketi artsın!) [Harâiti]
(Dua, ömrün bereketini artırır.) [Tirmizi]
(Kur'an okunan evin bereketi artar. Kur'an okunmayan ev, bereketsiz olur.) [Darimi]
(Misafir, bin bereket ve bin rahmetle gelir.)[Nisab-ül ahbar]
(Evinden erken çıkanın işi bereketli olur.)[Bezzar]
(Yola çıkarken arkadaşları ile vedalaşan, onların duaları ile berekete kavuşur.)[Deylemi]
(Ana babasına hizmet edenin ömrü bereketli, onlara karşı geleninki bereketsiz olur.) [İ. Ahlakı]
(Muhammed isimli kimse bulunan ev ve yerde bereket olur.) [Deylemi]
(Sabahın sünnetini evde kılmak, rızkın bereketine sebep olur.) [İmad-ül-islam]
(Namaz kılanın rızkı bereketli olur.) [M. Cenne]
(Vadeli alışverişte, ödünç vermekte ve arpa karışmış ekmekte bereket vardır.)[İbni Mace]
(Evde çöp bulunması bereketsizliğe sebeptir.) [Deylemi]
(Şarkıcı ve faizcilerin kazancında bereket olmaz.) [Deylemi]

(Bir toplumda biri söylerken diğerleri susmazsa, orası bereketsiz olur.)[Beyheki]

22 Kasım 2014 Cumartesi

SAFER AYI VE İBADETLERİ (2014)


Aylardan Safer…

Safer ayı; Muharrem ayınının sona ermesiyle başlayan ayın ismidir. Dini ayların ikincisi olan Safer ayının manası ise; belaların 1.kat semaya gönderildiği felaket ayı olmasıdır.
2014 yılında  Safer ayı başlangıcı  ise 24 Kasım’a denk gelmektedir.  

Yine Safer ayında meydana geldiği söylenen hadiselerden bazıları ise şunlardır; Levhi Mahfuz’dan birinci kat semaya 320.000 bela iletilmiştir ve bu iletilen belaların her biri her sene bize gönderilecektir. Bu sebeple semaya iletilen belalardan birininde bizi etkilememesi ve bize belaların gelmemesi amacıyla safer ayını bol bol dua, namaz ve tesbihatla geçiririz.

Allahümme barik lena fi şehri safer vahdim lena bissaadeti vezzafer.
"Allah'ım safer  ayını hakkımızda hayırlı bereketli eyle.
Bu ayı hayırla zaferle tamamlamayı nasip eyle’’


Hadisi Şerifte La Safer der’’Safer ayı yoktur’’
Bunun açıklaması şudur:
Muharrem ayı haram aylardandır, müşrikler Muharremin haramlığını Safere tehir ederlerdi.Dayanamayıp Muharremi helal ederlerdi.Peşpeşe haram aylar zor gelirdi,yağma yapmadan duramazlardı.Bu sebeple Saferi haram ederlerdi.Hadiste bunu demek ister Muharremin haramlığını Saferde uygulamak yoktur.
İkinci manası da şudur: O zaman karında kurtçuklar var,insanı öldürür diye inanırlardı.Der ki bu hadiste kurtçuk yoktur insanı öldüren insanı Allah öldürür.
3,4 mana vardır…
Diğer bir hadiste ‘’Saferin uğursuzluğu yoktur,hastalık bulaşması yoktur,aslandan kaçar gibi cüzamlıdan kaç.’’der.
Burda da mana direkt olarak anladığımız şekilde değildir.Hastalık bulaşması yoktur demek hepsinde Allah yeni bir yaratılışla yaratıyor çünkü bir hadiste’’O ona bulaştırıpta bir şey yaratmaz’’diyor.Kısacası Allah bulaşmayı sebep eder ama yenisini yaratır,diğerindeki hastalık devam etmez diyor.

Safer ayında sıkıntılar olduğu hadislerle sabit değildir fakat  evliyaullahtan rivayet edilmiştir,tüm meşayıh doğrular.
Bütün evliyaullah rivayet ediyorlar; her sene gökten 320.000 bela inmeye başlar, hepside Saferin son çarşambasına rastlar.Duasını okuyan güvencededir.

Hadislerde geçen belalar Çarşamba günüdür. Tırnak kesilmesi,kan alınması…iyi değildir fakat dinimizde uğursuzluk diye bir şey yoktur. Sözkonusu olan çarşambanın uğursuzluğu da Müslümanlar için değildir, gavurlar için, düşmanın helakı için, beddua içindir…Hendek muharebesinde Resul-u Zişan 20,25 gün dua etti düşman gitmedi, enson Çarşamba ikindi namazından önce dua etti ve soğuk bir rüzgar geldi düşmanı alt üst etti.

‘’Her ayın son çarşambası uğursuzluğu devam eden çarşambadır.’’ Taberani
‘’Çarşamba uğursuzluğu süregelen bir gündür.’’
‘’Cüzzam hastalığı, alaca hastalığı ancak Çarşamba günü belirir,başka gün çıkmaz.’’İbni Mace
‘’Azap olan her kavim Çarşamba azap olundu.’’İbni Abbas
Ad kavminin helakı da saferin son haftası Çarşamba başlar. Ayette der ki ‘’Biz Ad kavmine çok kuvvetli kasırgalı rüzgar gönderdik,uğursuzluğu süregelen bir günde… ‘’
Her Salı akşamı belalardan korunmak için:
100 besmele, 100 ya halık, 100 “Sübbuhun Kuddüsün Rabbüna ve Rabbülmelaiketi verruh”, 100 vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyül azim
Sübbuhun Kuddüsün Rabbüna ve Rabbülmelaiketi verruh : Allah-ü Teala bütün noksan sıfatlardan münezzeh ve mukaddestir. Meleklerin ve Ruhun Rabbidir.
Her Salı akşamı belalardan korunmak için okunan bu duaları saferin salılarında da okuyalım inşallah.

Safer ayının ilk gece namazı:

Yatsıdan sonra vitirden önce 4 rekat namaz kılınır.Selamdan sonra 70 kere ‘‘sübhanallahi velhamdülillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber, vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyül azim’’
Kılınışı:
1.  rekatta 1 fatiha, 11 kafirun
2.rekatta 1 fatiha, 11 ihlas
3.rekatta 1 fatiha, 11 felak
4.rekatta 1 fatiha,11 nas

Safer ayının ilk Çarşamba namazı:

Sabah namazından önce 4 rekat namaz kılınır.
Her rekatta 1 fatiha + 17 kevser + 5 ihlas + 1 felak + 1 nas
Selam verdikten sonra selam ayetleri okunur.
Selam Ayetleri;
(Son Çarşamba gecesi de okunur  mümkünse saferde hergün okunur.)

1. En’am/54

2. Ra’d/24

3. Nahl/32

4. Meryem/15

5. Meryem/33

6. Meryem/47

7. Taha/47

8. Neml/59

9. Kasas/55

10. Yasin/58

11. Saffat/79-80-81

12. Saffat/110-111

13. Saffat/120-121-122

14. Saffat/130-131-132

15. Saffat/181

16. Zümer/73

17. Kadir/5



Safer ayının son Çarşamba namazı
4 rekat namaz kılınır.
Her rekatta 1 fatiha + 17 kevser + 5 ihlas + 1 felak + 1 nas
Selamdan sonra 7 istiğfar ve şu dua okunur:




Yine saferin son çarşambasında gündüzünde ve ya gecesinde 2 rekat namaz kılınır:

2 rekatta da 1 fatiha + 11 ihlas okunur.

Namazdan sonra 7 istiğfar, 11 salatı tüncina okunup sonlarında ise ‘’inneke ala külli şeyin kadir’’ denir. Sonra şöyle dua edilir:

‘’Beni ve ailemi ve bilcümle müminleri yer ve gök afatlarından ve cemi belalardan muhafaza buyur Yarabbi’’
Safer ayının son çarşambasında tekrarlanmasında hayır olan dua:



Salatı Tüncina: "Allâhümme salli ala seyyidinâ Muhammedin ve ala ali Seyyidina Muhammedin salâten tüncî-nâ bihâ min cemî il ehvâli velâfât. Ve takdî lenâ bihâ cemîal hâ-cât. Ve tütahhirunâ bihâ min cemîs seyyiât. Ve terfeunâ bihâ indeke a'led derecât. Ve tübelliًunâ bihâ aksal gâyât. Min cemîil hayrat fil hayati ve ba'del memat. Birahmetike yâ erhamerrâhimîn. Hasbünallâhü ve ni'melvekîl, ni'melmevlâ ve ni'mennasîr. Guf-râneke rabbenâ ve ileykel masîr amin ya mucibi da'vât velhamdulillahi rabbil alemin."

Bu duayı okurken okuyamayanların adına da niyet edilir.



Son Çarşamba gecesi okunacaklar:
12 fatiha
100 besmele

100 bismillâhillezî lâ yedurru measmihi şey’ün fil’ardi velâ fissemâi ve hüvessemi’ul aliym.(Manası:Yüce Allah'in ismiyle hareket ederim. O yüce Allah ki, O'nun mübârek ismiyle hareket edildigi (O'nun ismi söylendigi) vakit, yerde ve gökte hiçbir sey okuyana zarar veremez. O yüce Allah, her seyi en iyi isiten ve en mükemmel bir sekilde bilendir. )

17 Kasım 2014 Pazartesi

NAMAZI HIZLI KILANLAR VE TADİLİ ERKAN...


Namazı hızlı kılmayın,kıldığınız namaz namaz değil…

Bunca kılmayan var demeyin bak Resulullah(sallallahu aleyhi ve sellem) ne diyor,’’Namaz kılmış olmadın’’diyor…
Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz, bir gün mescitte ashabıyla birlikte otururken, İslam ı yeni öğrenmiş bedevi bir zat girdi Rüku ve secdesini tam yapmadığı bir namaz kıldı

Sonra huzura gelerek selam verdi Resulullah Efendimiz selamını aldı ve
- Dön namazını tekrar kıl, buyurdu
O zat dönerek, önceki kıldığı gibi namazını tekrar kıldı Resul-i Zişan (sallallahu aleyhi ve sellem),
- Dön tekrar kıl; çünkü sen, namaz kılmış olmadın!, buyurdu
Bu hal üç defa tekerrür edince o zat:
- Ya Resulullah! Seni hak ile gönderen Allah a yemin olsun ki, ancak bu kadar biliyorum, doğrusunu bana öğretirmisin? dedi
Bunun üzerine Efendimi z (sallallahu aleyhi ve sellem):
- Namaz kılmak isteyince güzelce abdest al, kıbleye dön, iftitah tekbirini al, kolayına geldiği kadar Kur an oku, sonra rükua varıp sukunet buluncaya kadar dur Sonra başın büsbütün doğruluncaya kadar ayakta kal, sonra secdeye varıpmutmain oluncaya kadar dur, başını kaldırıp hareketsiz kalıncaya kadar otur Bunları bütün namazlarda böylece yaparsan namazın tam olur, bundan neyi eksiltirsen namazı eksiltmiş olursun, buyurdu

Bakın Ahmet Hocam ne diyor:
Geçen cuma biyerde namaz kıldım, tabi birde arkada kıldım, hoca sende arkada elalemimi gözetliyosun demeyin sakın!Ben orda oturuyodum yani, tesbih okuyodum cumadan sonra 7 fatiha, 7 ihlas, 7 felak, 7 nas var eskiden onları burda yaptırıyordum.
Onları okurken bakıyorum Allah Allah pat küt bi kılmaları gör ne oldu yav? 2 rekat kılamazdım millet sünneti kıldı, zuhru ahiri kıldı, vaktin sünnetini kıldı çıktı gitti.
Ama bütün cami öyle kardeşim var 200 300 kişi..Yavaş kılan var 3 4 kişi oda dede yani kılamıyor hızlı..Oda şey bozuldu lastikiyet bozuldu çekmiyor, oda böyle zor iniyor kalkıyor, o da gençler gibi olsa zıpkın gibi gidecek..
Namaz gitmiş kardeşim..Dedim eyvah, dedim eyvah, ya Rasulallah vay ümmetin haline şu namazları görse.Görmedi mi? Nasıl gördü adamı namaz kılarken?
Bir hadisi şerifte; Tavuk tane toplar gibi, karga leşi eşer gibi diyor, hadisi şerifteki tariflere bak!
Karga leşi eşerken gagalıyor ya böyle aynı yav böyle kılıyolar..Ruküye kalkmadan küt iniyor aşağıya, arada durmuyor kavme yok.Kavme nedir?
Ruküye kalktığında dimdik duracak, arkadan bakan onu kıyamda sanacak, Rabbena lekelhamd i ordayken diyecek..
O napiyor Rabbenalekel i kalkarken hamdi de inerken söylüyor ortada hiçbişey yok.İki secde arasında o kadar oturacak, beli doğrulacak, hareketleri sükunet bulacak, arkadan gelen onu tahiyyatta oturuyor zannedecek..
Tadili Erkan farz diyen var, vacib diyen var ama tadili erkansız kılınan namazın iade edilmesi gerektiğinde ittifak var.
O zaman Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ne buyurdu ona;
Korkmuyor musun be adam dedi ona, o namaz kılana dedi..
Bir hadisi şerifte:
‘’Sen bu şekilde namaz kılarken ölsen, kıyamet günü sana benim ümmetimden denmeyecek’’ dedi.
‘’Bu şekil namaz kılarken ölsen sen muhakki Muhammed Ümmetinin(sallallahu aleyhi ve sellem) dinin dışında ölmüş olacaksın’’yani kafir ölmüş olacaksın.

Kılmayana söylemiyor kılana söylüyor, kılmayanlar zaten mevzu dışında,onları konuya katamıyoruz zaten..Vay o namaz kılanların haline ki namazlarından gafildirler..
Ta abdesten, gusülden, tahareten başlarsan, namaz helada başlıyor afedersiniz, ordaki temizlikten başlarsan, biz bunları anlattık haftalarca sohbet ettik ama amel hemen unutuluyor değilmi?
Hocalar arasıra mutlaka tembih etmeleri lazımdır, hep aynı konuyu konuşuyor derler diye çekinmemeleri lazım, yine aynı konuyu tekrar tekrar söylemeleri lazımdır.
50 kişi namaz kılacak fakat 1 tanesi kabul olmayacak doğrumudur? Doğrudur.
Varmı öyle camiler?, varmı öyle cemaatler? ne 50 si ne 500 ü 5000 i dağılırda biri kabul olmaz.
Mevla nasıl kılarsan kıl demiyor..oda diyorki kabul etmese etmesin be töbe yarabbi..
Millet diyo caminin kapısından geçmiyo, meyhaneden çıkmıyo, ben geldim kılıyorumda benimkinide kabul etmeyecekmiş napim ben diyor..
Bak sapığa bak..Böyle sapıklarda var ha töbe yarabbi ya Rasulallah..
Senmi muhtaçsın Allah mı muhtaç?
O namazı kılıyorsunda Allah ın kesesine haşa birşeymi veriyorsun?
Rabbim kardan zarardan münezzehtir!Senin benim namazıma ihtiyacı yoktur..
Ya doğru kılın, yada kılmayın demiyorum, ya doğru kılın ikinciside aynı..Doğru kılacaksınız!!!

tadil-i erkan nedir?
Namazda rükû, rükûdan sonra ayakta durma, secde ve iki secde arasındaki oturmanın hakkını vererek, tam bir sukûnet içinde ve yerli yerinde mutmain olarak yapmak.
Allah Teâlâ Kur'an'da, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) de hadislerinde namazların gerektiği gibi kılınmasını özellikle belirtmiştir. Kur'an, namaz kılmayı ifade için "namaz kılmak" anlamına gelen "sallâ" fiili yerine "ekame" fiilini tercih etmiştir ki, bu kelime "hakkını vererek yapmak" anlamına gelmektedir. Hz. Peygamber de pek çok hadisinde bu konuyu işlemiştir.
Tadili erkanla ilgili hadisler:
*‘’Sen namazı böyle kılarken ölecek olsan kıyamet günü sana benim ümmetimden demeyecekler’’

*Farz namazı, teraziye benzer. Kim onu doğru tartarsa aynı muamele ile karşılanır.
Yezid er-Rakkaşî şöyle demiştir:
Allah Rasûlü'nün namazı, dizili inci kolyesi gibi intizamlı ve tartılı idi.
*Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
Ümmetimden iki kişi namaz kılmaya kalkarlar.Rüku ve secdeleri aynı olduğu halde namazları arasındaki fark yer ile gök arası kadardır.
Hz. Peygamber, bu mübarek sözü ile namazda bulunması gereken huşûa işaret etmektedir

*Allah Teâlâ rükû ve secdelerinde belini doğrultmayan bir kulun yüzüne kıyamet gününde şefkatle bakmaz.
*Ey Müslümanlar topluluğu! Rüku ve secdelerde belinizi düzgün tutu.. Rüku ve secdede belini düzgün tutmayanın namazı yoktur.
*Namazda yüzünü sağa sola çeviren kişi, yüzünün, Allah tarafından merkeb yüzüne dönüştürülmesinden korkmaz mı?
*Kim abdestine, secde ve huşûuna tam mânâsıyla riayet ederek herhangi bir namazı vaktinde edâ ederse, o namaz bembeyaz olarak Allah Teâlâ'nın huzuruna yükselip giderken, mânâ diliyle 'Benim hakkımı koruyarak edâ ettiğin gibi Allah da seni korusun!" der.
Vaktinin dışında ve abdestine, rükû, secde ve huşûuna riayet etmeksizin edâ eden bir kimsenin namazı ise, simsiyah olarak Allah Teâlâ'nın dilediği yere yükselinceye kadar mânâ diliyle 'Beni zayi ettiğin gibi Allah da seni zayi etsin!' diye beddua eder. Sonra da yükseldiği yerden paçavra gibi dürülerek sahibinin yüzüne çarpılır.
*Hırsızların en kötüsü namazından çalandır.
*İbn Mes'ud ve Selman-ı Farisî (r.a) şöyle demişlerdir: 'Namaz ölçektir. Kim onu tam ölçerse hakkını da öylece ölçüp alır. Kim onda hile yaparsa, o Allah Teâlâ'nın ölçü ve tartıda hile yapanlar hakkındaki fermanını bilmelidir'.
*Hadis-i Şerîf : Hiç namazı olmayan kimse, şudur; Tavuğun yerden topladığı gibi yatıp kalkar; ama rüku’unu secdesini tamamlamaz.
Bu son anlatılan o kimsedir ki; Namazı dürülüp bükülür, eski paçavra gibi yüzüne atılır. Ve kendisine şöyle denir;
- Namazını korumadığın için, Allah da seni korumasın.

Ağırdan alarak, namazı son vaktine kadar geciktirmek ve kerhen kalkarak, vazife savar gibi hemen farzını kılıvermek, -Allah muhafaza buyursun- insanı, münafıklığa götüren kötü bir haslettir. 
Alâ bin Abdurrahman anlatıyor: “Bir öğleden sonra, Enes bin Malik’in yanına gitmiştik. Enes, biz varınca hemen kalkarak, ikindi namazını kıldı. Namazını bitirince kendisine namazı erken kıldığını söyledik. O da niçin böyle erken kıldığını anlatarak şöyle dedi: “Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin şöyle buyurduğunu işittim: ‘O münafıkların namazıdır! O münafıkların namazıdır! O münafıkların namazıdır! Onlardan biri oturur, oturur, tam güneş sararıp batmaya yüz tutunca, şeytanın iki boynuzu arasına girince kalkar, kuşun yem toplaması gibi hızlıca dört defa yatıp kalkar, namazda Allah’ı da pek az zikreder.” (Muvatta, Kur’an-ı Kerim, 46; Müslim, Mesacid, 195)
*"Kıyamette- kulun ilk hesap vereceği şey namazdır. Eğer namazı kabul olursa, diğer amelleri de kabul olur; eğer namazı kabul olmazsa, diğer amelleri de kabul olmaz." (Bihar-ul Envar, c.79, s.136.)
*"Namazı hafife alan benden değildir."
*"Bizim şefaatimiz namazı hafife alana ulaşmayacaktır. "
*“Namazı hafife alanlar vallahi benden değildir ve havuzda asla yanıma gelmeyecektir.”
*“Farz namaz Allah katında bin hac ve bin makbul/iyi umreye denktir.” *“Namazlarınızı zayi etmeyiniz. Şüphesiz ki namazını zayi edenler Karun ve Haman ile haşr olur. Allah da onu münafıklar ile birlikte bir hak olarak ateşe atar.”
*“Namazı kılarken, son namazını kılan kimse gibi ol.” (Tam bir kalp huzuruyla namaz kıl; idam hükmünün infazından önce namaz kılan kimse gibi ol.)
Tadili erkana uyalım uymayanları uyaralım çünkü ‘’Birinin tadili erkansız kıldığını görsen de onu ikaz etmezsen aynı günaha ortaksın’’

SECDE NASIL YAPILIR?
Namazın farzlarından olan secde şöyle yapılır:

Rasûlüllah'ın, "Alın, iki el, iki diz ve iki ayak uçları olmak üzere yedi kemik üzerine secde etmekle emrolundum" (Tecrid-i Sarih Tercümesi, II, 847) hadisi gereğince sözü edilen yedi uzvun yere değmesi gerekir. Alınla birlikte burnun da değdirilip değdirilmeyeceği konusunda tam bir görüş birliği olmamasına rağmen; hadisi rivayet eden Abdullah b. Abbâs, Hz. Peygamber'in alnını gösterirken burnunu da işaret ettiğini bildiriyor. Bir başka hadisi de Ebu Said el-Hudri rivayet ediyor: "Rasûlüllah'ın halka kıldırdığı bir namazda, alnında ve burnunda çamur eseri görüldü" (Sünen-i Ebu Davud, II, 54).

Secde, rükudan doğrulduktan sonra yapılır. Hanefi alimlerine göre rükudan doğrulduktan sonra "Semiallahü limen hamideh Rabbena lekel hamd" denir ve ardından "Allahu ekber" diyerek secdeye gidilir. Ancak, değişik hadis-i şeriflerde, bunların dışında da duaların yapılabileceği ve hatta rükûdan sonraki duruşun kıyamdaki kadar uzun olabileceği bildirilmiştir. Bu konuya örnek olması açısından; Enes b. Malik diyor ki:

"Kısalıkta ve uzunlukta Rasûlüllah'ın arkasında kıldığım namaz kadar hiç bir kimsenin arkasında kılmadım. Rasûlüllah (sallallahu aleyhi ve sellem) 'Semiallahü limen hamideh' dediği vakit biz (içimizden) 'herhalde şaşırdı' diyecek kadar ayakta durur, sonra tekbir alır ve secdeye varırdı. İki secde arasında da biz, 'herhalde namazda şaşırdı' diyecek kadar otururdu" (Sünen-i Ebû Davud II,16). Cemaatle kılınan namazlarda "Semiallahü limen hamideh" sözünü imam açıktan söyler, cemaat ise bunu söylemeyip ardından sessizce "Rabbena lekel-hamd" der. Secdeye giderken, hadis-i şerif gereğince önce dizleri sonra elleri yere koymak gerekir. Rasûlüllah'ın bu konuda, ellerin dizlerden önce konulmasını emreden hadisleri varsa da, bunların daha sonra neshedildiği hakkındaki rivayetler daha güçlüdür. Ancak, İmam Malik, sözkonusu hadisler uyarınca secdeye inerken önce ellerin sonra dizlerin konması görüşündedir. Hanefi ve Şafiîler ise şu hadise göre amel ederler: "Vail b. Hucur'dan; Rasûlüllah'ı secde ederken dizlerini ellerinden önce koyduğunu, secdeden kalkarken de ellerini dizlerinden önce kaldırdığını gördüm" (Sünen-i Ebû Davud, II, 5):

Secdedeki duruş ve ne okunacağı: Secdede el ve ayakların kıbleye doğru olması gerekir. Yukarıdaki hadis gereği burun da dahil yedi uzuv aynı anda yere değdirilir. Göğsü ve dirsekleri yere değdirmemek, büzülmeyip kolları açık tutmak ve düz durmak sünnettir. Rasûlüllah buyuruyor:

"Sizden biriniz secde ettiği vakit ellerini köpeğin döşediği gibi döşemesin, uyluklarını bitiştirsin" (Ebu Davud, II, 48). Ayaklar, parmak uçları yere değecek şekilde dik tutulur, secde anında ayaklar yerden kalkmamalıdır.

Secdede alnın konulacağı yer çok yumuşak olmamalıdır. Hafif bir yumuşaklık olduğu halde, alın, yerin katılığını hissederse bu secde caiz olur; ancak yün, pamuk, saman, kar gibi şeylerin üzerine yapılan bir secdede yüzün tamamen gömülmesine rağmen alın yerin katılığını hissetmezse bu secde olmaz. Temel şart, yüzün gömülmemesi ve alnın yerin katılığını hissetmesidir.

Secde edilecek yer ayakların bastığı yerden diz boyundan yaklaşık otuz santimetreden fazla yüksek olmamalıdır. Bundan daha azı ise namaza bir zarar vermez. Ancak cemaatle kılınan bir” namazda yerin darlığı nedeniyle secdeyi yerde yapma imkanı olmadığı durumlarda arka saftaki cemaat ön saftakilerin sırtına secde edebilir. Bu ise, secde yapanla sırtına secde yapılan kişinin aynı vaktin namazını kıldığı durumlarda geçerlidir.

Secdede okunacak dualara gelince; Hanefiler, Hz. Huzeyfe'den gelen şu hadis uyarınca secdede "sübhane rabbiyel a'la" duasını okurlar. Huzeyfe (r.a) diyor ki: "Hz. Peygamber rükuunda 'sübhane rabbiyel azim'; secdesinde de 'sübhane rabbiyel a'la' derdi" (Ebu Davud, II, 30). Kaç defa söylenileceği hakkında da ölçü alınan hadis şudur: Abdullah b. Abbas bildiriyor: "Sizden biriniz rükû yaptığı zaman üç defa sübhaneke rabbiyel azim desin. Üç, tesbihin en az miktarıdır. Secde ettiği vakit de üç defa sübhâneke rabbiyel a'lâ' desin; bu, tesbihin en azıdır" (Ebu Davud, II, 40). Ancak Rasûlüllah'ın secdelerinde bunun dışında da değişik dualar yaptığı bir gerçektir. Örneğin, "Sebbih isme rabbikel a'lâ"; "sübhâne rabbiyel a'lâ ve bihamdih"; "Subbuhun, kuddusün, Rabbul melâiketihî ve'r-rühi"; "Sübhâne zil-ceberüt vel-meleküt, vel-kibriyâi velazameh"; "Allâhümme Rabbenâ ve bihamdike, Allâhümmeğfirlî"; "Allâhümmeğfirlî zenbî küllehu diggahu ve cillehu ve evvelehu ve âhirehu alaniyetehu ve sırrahu"; "Eüzu bi rıdâke min sehatike ve eüzu bimuâfâtike min ukûbetike ve eûzu bike minke lâ ahsî senâen aleyke, ente kemâ esneyte alâ nefsike" gibi duaları Hz. Peygamber secdelerinde okurdu (Ebu Davud, II, 28-35).

Secdede ne kadar süre kalmak gerektiği hakkında da yine hadis-i şerif gereği en az üç kez sübhane rabbiyel a'la' diyecek uzunlukta durmak gerektiğini kabul eden Hanefilere göre tek rakamlı olmak şartıyla beşe, yediye, dokuza çıkarmak mümkündür, müstehaptır. Bu konuda Hz. Peygamber şöyle buyuruyor: "Kulun secdedeki anı, Rabbine en yakın olduğu andır; onun için (secdede) duayı çoğaltın" (Ebu Davud, II, 33). Bütün bu hadislerden çıkan sonuca göre secde (ve namaz), kesin kalıplarla kuşatılmış statik, dar çerçeveli bir bedensel hareket değil; müslümanın şartlandırılmış kurallardan kendini kurtarıp içten, Allah'a yönelmiş bir kalple Allah'ın ve Rasûlünün öğrettiği şekilde gücünün yettiği çoklukta ve uzunlukta dua edeceği değerli bir andır. Rasûlüllah'ın yaptığı gibi, gerektiğinde secdede uzun süre kalıp gözyaşı dökebilmelidir. Namaz kuru bedensel hareketlerden kurtarılmalıdır ki; ruhun derinliklerinde işlev yüklensin, insanı Allah'a yakınlaştırma fonksiyonunu kazanabilsin.

İki secde arasında gözönünde bulundurulması gereken hususlar:

Secdeleri hızlı hızlı yapmamak, Rasûlüllah'ın deyimiyle "karganın yem toplaması gibi acele etmemek" gerekir. Birinci secdeden kalktıktan sonra oturma vaziyetine geçmeden aceleyle ikinci secdeye gitmek namazın adabına aykırıdır. Namaz kılan kimsenin secdede mutmain olması (yâni "Sübhanallah" diyecek kadar hareketsiz beklemesi) vaciptir. Yine iki secde arasında mutmain olacak şekilde bir tesbih süresi hareketsiz oturmak da vaciptir. Hanefi mezhebine göre iki secde arasında sağ ayak parmaklar üzerine dikili, sol ayak içe bükülerek onun üzerine oturulur; bir kez sübhanellah' diyecek uzunlukta durulduktan sonra ikinci secdeye gidilir. Bu oturuş anında eller dizlerin üzerine konur, bakış ise secde yapılan yere doğru çevrilir. Hanefi mezhebinin bu kuralları Peygamberimizin hadislerine dayanmaktadır; ancak Rasûlüllah'ın değişik zamanlarda farklı şekillerde namaz kıldığı bir gerçektir ve yine iki secde arasında (nafile namazlarda) uzun süre oturup dua etmek de onun sünnetlerindendir. Bir hadis-i şerifte; onun rükû, secdesi ve iki secde arasındaki duruşu aynı uzunlukta olduğu bildirilirken; bir diğer hadiste, Ashab, O'nun çok uzun durmasını garip karşılayıp yoksa şaşırdı mı? diyecek hale geldiği yukarıdaki hadis-i şeriflerden birinde geçti. Bu oturuşlarda da çeşitli şekillerde dua yapan Peygamberimizin şu duayı yaptığı rivayet ediliyor: "Rabbi'ğfirlî". Secdeye kapanırken ve kalkarken Allahü ekber diyerek tekbir alınır.

Cemaatle kılınan namazlarda arka safta bulunan kadınlar, erkekler secdeden doğrulmadan başlarını kaldırmamaları gerekir. Rasûlüllah buyuruyor: "Siz kadınlardan kim Allah'a ve âhiret gününe inanmışsa erkekler başlarını kaldırmadan başını kaldırmasın” (Ebu Davud, II,15). Bu, kadınların kalplerini şeytanın vesvesesinden korumak için konulmuş bir kuraldır. Namazın farzlarından olan görünen maddi pisliklerden temizlenmek, secde yapılacak yer için de geçerlidir; dolayısıyla temiz bir yere secde yapılır. İnsanların yoğun olarak gelip geçtikleri sokaklar, gübrelik, çöplük gibi yerlerde namaz kılınmaz. En değerli secde, alnın kuru toprağa değdiği andaki secdedir; ancak hasır, kilim, halı, elbise, çimen gibi şeylerin üzerine de yapılabilir. Özürsüz dahi olsa yere serilen herhangi temiz bir şey üzerine secde edilebilir. Dışarıda yapılan secdelerde serilen şeyin amacı yerin sıcaklığından-soğukluğundan, sertliğinden, kısaca namazda insanı rahatsız edecek bir durumdan korunmak için olursa mümkündür, fakat rahatsızlık verecek hiç bir durum olmadığı halde alnını yere değdirmek istemediği için birşey sererse bu caiz olmaz. Zaruret halinde birşey sermek caizdir. İmam Mâlik'e göre ise kilim, keçe, posteki gibi yer cinsinden olmayan bir şey üzerine secde edilmesi mekruhtur. Hz. Enes (r.a)'dan nakledilen bir hadis-i şerife göre; "sahabeler Allah'ın Rasûlü ile birlikte bulunup namaz kılarken bazıları şiddetli sıcaktan elbiselerinin ucunu secde yerine koyup onun üzerine secde ederlerdi" Ancak, özürsüz olarak el veya üzerindeki elbisenin bir ucuna secde etmek mekruhtur. Caferi mezhebine göre, secde ancak toprak ve taş cinsinden bir şey üzerine yapılabilir, camilerdeki halı ve kilim üzerine secde yapılamaz. Bu inançtan dolayı camilerde veya evlerde namaz kılarken secde edecekleri yere bir taş parçası koyarak onun üzerine secde ederler. Ancak, yere değmesi gereken "alın"ın tanımındaki farklılıklar küçük taş parçası üzerine secde edilip edilemeyeceğini gündeme getirmektedir. Bir tanıma göre alın, iki kaşın üzerinden saç bitimine kadar olan yerdir. Bu tanıma itibar edilirse secde edilecek taşın en az tarifi yapılan alın büyüklüğünde olması gerekir. Diğer bir tanıma göre ise alın, şakaklar arasında kalan kısımdır ki buna göre taş küçük de olsa olur.

Secdede dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta da, baştaki takke ve sarığın alnın yere değmesine engel olmaması gerekir. Alın açık olmalı, takke veya sarık ile kapatılmamalıdır.

Kur'an-ı Kerim'de secde hakkında birçok âyet vardır: "Ey iman edenler, rükû edin, secde edin; Rabbinize ibadet edin, hayır dileyin ki umduğunuza eresiniz" (el-Hacc, 22/77).

Yukarıda anlatılan namaz secdesi dışında iki tür secde daha vardır. Namazda yapılan hataları hatırlayınca namazın sonunda yapılan Sehiv (unutma) secdesi, diğeri de Kur'an okurken secde âyetlerinden sonra yapılan Tilavet secdesi .

Sehiv secdesi, namazın vaciblerinden birinin veya daha fazlasının unutularak terkedilmesi veya farzlarının geciktirilmesi sonucunda bunları telafi etmek için yapılır. Yapılışı ise şöyledir: Son oturuştaki dualar okunduktan sonra eğer cemaatla kılınan bir namaz ise sağa verilen selamdan, tek başına kılınan namaz ise iki tarafa verilen selamdan sonra namazı bozmadan iki defa secde yapılır, aynı son oturuştaki gibi dualar okunduktan sonra selam verilir ve namaz biter

Tilavet secdesi ise secde âyeti okunduktan sonra ister hemen ister daha sonra kıbleye dönüp bir defa secde yapmak ve kalkarak selam vermekle olur.